Kentin arka planı

Kamu yönetimi veya yerel yönetimler konusunda eğitim almış herkes bilir ki; ulus devletler ile kentler hep birbirleriyle çelişir. Tarihsel süreç içerisinde konu irdelendiğinde, özellikle Feodalizmin egemen olduğu dönemde kentler ekonomik faaliyetleri nedeniyle devletlerden bağımsız kendi hinterlantlarını yönetmekteydi. Kapitalizmin gelişimine paralel olarak ortaya çıkan ulus devletler, iktidarı merkezileştirme çabaları sonucu kentler özellik ve önemini kayıp ettiler. Ulusal ekonomi ölçeği içinde konumlanıp, belirlenen ihtiyaçlara göre, hizmet, ticaret ve yönetim eksenli birimlere dönüştüler. Buna rağmen hala özellikle deniz ticaret yollarına ev sahipliği yapan liman kentleri, ekonomik olarak, devlet sistemi içinde kısmi özerklik durumunu koruyabilmiştir. Ancak ekonomik girdiler kent halkı için harcandığı sürece, işler hep olumlu olmuş, ulus devletlerin vergilendirme ve farklı yöntemlerle bu tip kentler üzerinde hegemonya kurması sonucu kentler Ortaçağda yaşadıkları altın dönemi özler olmuşlardır.

Kent kavramının ilk ortaya çıkışından günümüze kadar olan değişmelere rağmen, kentler hali hazırda;

a-İşlerliliği, b-Ekonomisi, c-Kültürel ve Sosyal durumu d-İdari ve Siyasi durumu açılarından değerlendirmek yararlı olacaktır. Bu dört parametre açısından İskenderun kent pratiğini tartışmakta fayda vardır.

a- Kent İşlerliği: Nüfusu, fiziki koşulları, coğrafi yapısı açısından bir liman kenti olan İskenderun; tarihi kimliğini ve mimarisini kayıp etmiş, kent içi rantsal faaliyetler nedeniyle, tarım toprağı hızlı bir şekilde yapılaşmaya terk edilmiştir. Merkezi kuşatan gecekonduları oluşturan ve çarpık kentleşmenin ilk örneklerinden olan ve kentin hinterlandını oluşturan tepelerde herhangi bir ıslah çalışması yapılmamış, buralarda İskenderun kent kimliğine uygun kentsel dönüşüm gerçekleştirilememiştir. Bu kadim kent; sosyo ekonomik ve politik yönden tercihini sanayileşmeden yana kullanmış, coğrafi şartlar ve yerleşim yeri özellikleri dikkate alınmadan, körfezi bir ağ gibi saran eski teknolojilerin hâkim olduğu ve Avrupa‘nın çoktan terk ettiği ağır ve hantal demir-çelik sektörü, çevre-fayda analizine göre sınıfta kalmasına rağmen ekonominin itici gücü olmuştur. Yani temiz ve uygar sanayi olan turizmden vazgeçilerek, hantal sanayi seçimi yapılmış, üreten, tüketen ve kirleten fonksiyonel bir yapı oluşmuştur.

b- Ekonomik açıdan İskenderun elde ettiği katma değerle il olmasına rağmen Hatay ve ilçelerini beslemekte, Körfez savaşı öncesi yoğun bir taşımacılık ve lojistik kent olma özelliği yitirilmiş, tarımsal alanlar ranta yenik düşmüş, ziraat ve tarım güdük hale getirilmiştir. Özelleştirilen liman sayesinde körfez kirliliği ve Angus kokusu önlenememiştir. Demir-çelik sektörü, çevre kirliliği, özelleştirilen liman, tüketilen tarım toprağı, komşu ülkelerle sıfır ticaret ve turizm arasına sıkışmış feryat eden bir kent…

c-Kültürel ve sosyal durum: Kent merkezinde bulunan İskenderun Teknik Üniversitesi, kent sanayisine rehberlik yapıp, katma değeri yüksek teknolojik ürünler üretmelerine yönelik teşvikler sağlayacağına kendi reklam ve tanıtımını yapmakla meşguldür. Belediye – Üniversite, Üniversite – sanayi, Üniversite – tarım ve ticaret işbirlikleri yok denecek kadar az düzeydedir. Kentin kültürel platformu sayılacak yeterli, düzeyli, donanımlı ve düzenli bir solunu yoktur. Üniversite bünyesinde bulunan salon ise, kamu kurum ve kuruluşlarına bile bedelle kiralanmaktadır. Bu koşullar içerisinde, otantik kültürü unutulan, bölgesel ve ulusal kültüre eklenemeyen bir kültür ve sosyal durum söz konusudur. Sosyal hayat ise, kent kültürüne meydan okuyan iki AVM’de geçirilen yaşama eşittir.

d-İdari ve Siyasi durum: İl olmayı çoktan hak eden bu kent, basiretsiz ve beceriksiz politikacılar yüzünden ilçe olarak kalmaya adeta mecbur bırakılmıştır. Merkezi idarenin bu şekildeki tutumu, yerel yöneticileri de etkilemiş, kent içi rant sunumu, bu kentin hak ettiği noktaya gelmesini engellemiştir. İdari ve mali yönden sınırlı bir yetki ile görevlendirilen yerel yöneticiler kentin tüm parametrelerde ilerlemesine ve büyümesine katkı sunamamışlardır. Sonuçta özgürlük isteyen bu kente hep birlikte sahip çıkalım.

Bir cevap yazın