Maden sahaları Arsuz’un doğasına aykırı!

Hatay’da 7 Eylül’de ihaleye açılacak 9 maden sahasına karşı çıkan STK’lar, meslek örgütleri ve çevre dernekleri Arsuz Bileşenleri olarak bir araya geldi. Maden arama ihalelerinden vazgeçilmesi için ortak tepki gösteren Arsuz Bileşenlerinin buluşmasında, Mustafa Kemal Üniversitesi Biyosistem Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Berkant Ödemiş maden arama faaliyetlerinin tarım alanlarına, toprağa ve suya verdiği zararları da anlattı.

2 tanesi Tülek ve Tatarlı olmak üzere Arsuz’da yapılacak olan maden sahalarına karşı, Çanakkale Kaz Dağları ve Kirazlı’da, Artvin Cerattepe’de, Ordu Fatsa’da, Bursa Kirazlıyayla’da ve birçok ilimizde benzer projelere karşı sürdürülen mücadelenin de örnek gösterildiği toplantıyı Arsuz Kent Konseyi Başkanı Prof.Dr. İskender Sayek yönetti.

Arsuz Kent Konseyi, İskenderun Çevre Koruma Derneği, ADD Arsuz Şubesi, Arsuz Turizm Kültür Derneği, Eğitim-İş Sendikası Arsuz Şubesi, EğitimSen Arsuz Şubesi, Arsuz Gökmeydan Muhtarlığı, ADD Karaağaç Şubesi, Karaağaç Cumhuriyet Mah.Muhtarlığı, TURÇEP (Türkiye Çevre Platformu), CHP Arsuz Belediyesi Meclis Üyeleri, Eğitim-İş Sendikası İskenderun Şubesi, Eğitimsen İskenderun Şubesi, ADD İskenderun Şubesi, Füsun Sayek Sağlık Eğitim ve Geliştirme Derneği, CHP Arsuz Gençlik Kolları Başkanlığı ve Ariad’ın temsilcilerinden oluşan Arsuz Bileşenleri’nin ortak bildirisini İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Nermin Yıldırım Kara okudu.

“Memlekette satılmadık arazi, dağ ve ova kalmayacak”

Maden arama faaliyetlerine karşı yürütülecek mücadele sürecine herkesi destek vermeye davet eden İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Nermin Yıldırım Kara, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı Enerji Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü var! Bu genel Müdürlük web sayfasında sürekli olarak Maden Arama ve İşletme Ruhsatları için ihale ilanları yapıyor. Bu ilanda ülkemizin her yerinde toplam 766 maden arama ve işletme sahası ihaleye çıkarılıyor. Toplam 883 bin hektarlık (Ülke yüzölçümünün %1,14’ü) bir alanı kapsayan bu ihalenin çoğunluğu altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, demir gibi madenlerin bulunduğu IV. Grupta yer alıyor. 559’u arama, 134’ü işletme ruhsatı verilecek olan bu ihaleyle maden arama ve işletme ruhsatları verilecek. Müdürlüğün ihaleye açtığı bu sahalarda hangi madenlerin aranacağı ya da işletileceği belirsizdir. Yine bu sahaların mera mı, orman mı, tarım alanı mı, doğal ya da arkeolojik sit alanları ya da su havzaları olup olmadıkları hakkında da hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Bu yerlerin 9’u Hatay sınırları içinde olup 2 tanesi de Tülek ve Tatarlı isimli köylerimizde. 7 Eylül de ihalesi yapılacak olan bu yerler Devlet tarafından değil ihaleyi kazanacak şirketler tarafından işletilecek. Kanımızca bu ihalelerle memlekette satılmadık arazi, dağ ve ova kalmayacak. Doğa mahvolacak.

“KİK, 187 ayda 186 kez değiştirildi”

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu son 16 yıllık dönemde, 187 ayda 186 kez değiştirilmiş olduğunu da hatırlatmak isterim. Bu tür ihalelerin son yıllarda hızla artması ve ülkenin her tarafının birer maden ocağına dönüşüyor olmasını sorgulamak gerekmektedir. 2004 yılında yürürlüğe giren 5177 sayılı yasayla büyük ölçüde değişikliğe uğrayan Maden Yasası, ülkedeki bütün yer altı kaynaklarının şirketlerin hizmetine sunulmasını sağlamış ve bu süreçte şirketlerin önüne çıkan engeller, iktidarın anayasaya aykırı şekilde değiştirdiği yönetmelik ve genelgelerle tek tek aşılmıştır. Ülkemizin birçok yerinde, yerel halk ve sivil toplum örgütleri, bu tür madencilik faaliyetlerinin yörelerindeki havayı, suyu, toprağı, ormanı, merayı, tarlayı yok ettiğini görünce isyan etmektedir. Çanakkale Kaz Dağları ve Kirazlı’da, Artvin Cerattepe’de, Ordu Fatsa’da, Bursa Kirazlıyayla’da ve birçok ilimizde benzer projelere karşı sürdürülen mücadeleler sık sık gündeme gelmektedir. Ne yazık ki bu tür tepkilerin birçoğu, projenin son aşamasına gelindiği için projenin iptalini sağlayamamaktadır. Bu nedenle itirazların erken olmasında yarar var!

“Doğa ile barışık bir yaşam biçiminin inşasından yanayız”

Madenleri bir yer altı zenginliğimiz olarak düşünebilirsiniz. Ancak bu zenginlik şirketlere gidiyor ve özellikle altın gümüş şirketleri isterlerse beyanlarına tabi olarak bir miktar da devletimize veriyorlar.  Ancak beyanlarına göre (!) İş sahası ve istihdam olarak düşünülürse, Soma’da ve diğer örneklerde de gördüğümüz gibi çoğu sosyal güvencesiz ve asgari ücretle çalıştırılan bazen de Suriyeli veya Çinli ucuz iş gücü. Diğer bir deyişle bu anlamda da yöre insanına bir katkısı olmuyor. Bütün bu nedenlerle Ülkemizi yönetme sorumluluğuna talip olarak örgütlenmiş tüm siyasal partileri, yerel yönetimleri, sivil toplum örgütlerini, akademik ve demokratik meslek odalarını, ticaret ve sanayi odalarını, sendikaları, vakıf ve dernekleri, çevre platformlarını, mahalle muhtarlarımızı Hatay’da yürütülmesi planlanan maden arama faaliyetlerine karşı yürütülecek mücadele sürecine destek vermeye ve doğa ile barışık bir yaşam biçiminin inşası için çaba göstermeye davet ediyoruz. Ayrıca maden arama faaliyetlerinin tarım alanlarına, toprağa ve suya verdiği zararlarla ilgili sunumu ile Prof. Dr. Sayın Berkant Ödemiş’e, Halk sağlığı açısından değerlendirmeleri ve toplantıyı yöneten Prof.Dr. Sayın İskender Sayek’e ve bu toplantıyı hazırlayan Arsuz Bileşenleri’ne teşekkür ediyoruz” dedi.

Bir cevap yazın