Cumartesiyi, ‘Pazar’a bağlayan gece.
Sahilde bir karartı.
Yürüyor mu – duruyor mu?
Anlaşılamıyor!
Kumsalda çöküverdi bir an.
Dolunay tam da tepede.
Yakamoz.
Deniz muhteşem görünüyor.
Tatlı bir serinlik.
Hafif üşüyor gibi titreyiverdi.
Gelene, gidene aldırmadan öyle bir dalgın, öyle bir dalgın; top atsa bile duymaz!
Dakikalar
Saatler
Zaman durmuyor ki!
Gecenin ilerleyen saatlerinde şarkı mırıldanırken, dertlerini döküyordu adeta.
Kalktı.
Sendeledi bir ara.
Toparladı o an.
Tatlı bir sarhoşluğu beliriverdi.
Gitme zamanıydı anlaşılan.
Çakırkeyf şarkılar mırıldanıyordu.
Denize doğru döndü.
İki elini açıp pervane gibi dönüyordu!
Birden öyle bir haykırdı ki:
“Yeteeeeerrrrrrrrr!!!”
Sahilde bulunanların hepsi bu çığlık karşısında dönüp bakmaktan kendilerini alamadı.
Neye ‘Yeter!’
Ne kadar ‘Yeter!’
Kime “Yeter!’
Hadi!
Yüreğiniz yetiyorsa sorun!!!
Kimbilir düşüncelerini?
Yürüdü yürüdü yürüdü yürüdü…
Gözden kayboldu.
Pazar sabahı oldu artık.
Belki hayatın yükü ağır gelmiştir!
Belki aşk acısı çekiyordur!
Belki sahte yüzlerden bıkmıştır!
Kimbilir?!?!?!