İnsani ve toplumsal değer yargılarının bu kadar hızlı bozulması ve kirlenmesi hiç şüphesiz güzel ahlakın yok sayılması, yıpratılması ve ondan uzaklaşmayla ilgilidir. Yüce İslam Dini’de zaten güzel ahlak ve adalet üzerine inşa edilmiştir. Ahlakın yok sayılarak İslam dinini uygulamak, beşeri ve içtimai hayatta telafisi zor ayrışmalara, kırılmalara ve cepheleşmelere yol açar.
Güzel ahlak; doğruluğu, dürüstlüğü, yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı, hoşgörüyü, akıl ile vicdanın eş güdümünü salık verirken kibiri, gösterişi, yalanı, iftirayı, kul hakkı yemeyi ve adaletsizliği ta baştan ret eder. Ama gel gör ki; son yıllarda ülkede güzel ahlaktan kopuk bir İslam dini anlayışı, dini; camii, mescit ve baş örtüsü arasına sıkıştırmış, ibadetleri, namaz, oruç ve hac ritüellerine indirgemiş, gösteriş ve kibir bu dönemde adeta tavan yapmıştır. Yüce dinimiz, siyasete malzeme yapılmış, seçim meydanlarında dinimiz ve yüce kitabımız birkaç oy uğruna kullanılmıştır. Siyaset; ibadethanelere, camilere sokulmuş, dini söylem ve açıklamalar bağlamından koparılarak, siyasi argüman halini almıştır.
Allaha giden yol olarak bilinen tarikat ve cemaatler; iktidara ve menfaate giden yol olarak düşündürücü bir şekilde değişime uğramış, iktidara giden yolun, yol üstü işaretleri olmuşlardır. Dindar kesimin yerini, dinci gruplar almış, yazılı ve görsel medya bunun kaynağını oluşturmuştur. Ahlak ve adalet üzerine kurulan İslam dini, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de anlam ve içeriği olan sure ve ayetlerle bu konulara sürekli dikkat çekilmiş, doğruluk, dürüstlük, güzel ahlak, adalet, merhamet, iyilik konuları sürekli işlenmiş, kamil insan olmanın prensipleri açıklanmıştır.
Maun suresinin 7 ayeti, Fatiha, Bakara, Ali İmran, Nisa, Araf, Tevbe, Hud surelerinde toplam 48 ayet; Nisa, Nahl, Isra, Mümin surelerinde 11 ayet, adalet ve hakkaniyetle yönetmeyi, doğruluğu, dürüstlüğü, ahlak ve adaleti emrederken, kibir, gösteriş, yalan, iftira ve kul hakkı yeme gibi konuları zinhar haram kılmıştır. Yüce dinimiz; yardımlaşma, sadaka ve zekâtı emrederken, bunların gizli bir şekilde yapılmasını salık verir. İsrafın günden güne yükseldiği ülkemizde, lüks otellerin restaurantların da gösteriş amaçlı ve siyasi propaganda araçlı her türlü iftar ve sahur yemekleri de israf anlamında haram kılınmıştır. İslam dinini bir şekle sokmak, onu kutsal, gizemli, anlamlı, etkili bağlamından koparmak veya buna vesile olmak büyük günahlardandır.
Yani sade olacaksın, doğru konuşacaksın, yalandan ve iftiradan kaçınacaksın, kul hakkı yemeyeceksin, yoksulluk, yoksunluk ve yolsuzlukla mücadele edeceksin, ayrım yapmayacaksın, adalet, ahlak ve hakkaniyetle yöneteceksin, gösteriş ve kibirden uzak duracaksın, saygılı ve hoşgörülü olacaksın, çalmayacaksın ve öldürmeyeceksin. İşte dinimizin anlamlı özeti…
Bir de günümüzü okuyalım. Kadın cinayetleri, çocuk gelinler, çocuk istismarı, uyuşturucu ticareti, hak, hukuk ve adalet arayışları, din ve siyaset ilişkileri, gösteriş, kibir ve yaratılan mağduriyetler, eşitsiz ve adaletsiz seçim yarışları, taraflı ve bağımlı medya, talimat hukuku, ayrışma, cepheleşme, siyasette düzey ve üslup… Bir taraftan Kur-an’daki İslam diğer taraftan yaşananlar… İşte temel sorun, vicdani ve aklı argümanlarını yitirmiş bir toplum… Yanlışların toplamı bir doğru etmeyince suskun toplumun dinle sınavı bu şekilde görülmektedir. Konuşmayan üniversiteler, menfaat kovalayan zübükler, adaletsiz ve hukuksuz yargı, düşünce mahkûmu gazeteciler… ve vicdanını arayan bir Türkiye.
Ne güzel demiş Kaygusuz ABDAL” Şu Adem dedikleri, el, ayakla, baş değil, Adem manaya derler surat ile kaş değil”