Mahalli yerinden yönetim; bir bölgede oturanların ortak ve idari çıkarlarını korumak ve bu çıkarların gerektirdiği işleri görmek hususunda tanınan özerkliktir. Nitekim anayasanın 127. Maddesi, il, belediye ve köy halkının ortak mahalli gereksinimlerini karşılayan ve genel karar organları halk tarafından seçilen kamu tüzel kişileri, mahalli idareler olarak tanımlamaktadır. (Giritli.1999.14)
Bu tanım bir çok siyaset bilimci ya da kent planlayıcısı tarafından daha ayrıntılı şekilde ifade edilmektedir. Ancak bütün tanımlarda mahalli ortak gereksinimler karar organlarının yerel halk tarafından seçilmesi, özerk yapıda kamu tüzel kişileri olmaları hep vurgulanmıştır. Küreselleşme fenomeni sürecinde bilgi toplumunun getirdiği bir takım iç ve dış dinamiklerle kamu yönetimi kendini yeniden şekillendirirken, yerel hizmetlerin en yakın birimlerce karşılanması, fikrinin ağırlık kazanması, ulus-devlet anlayışının yeniden sorgulanması, demokrasinin gelişmesi ve yerleşmesi için yerelleşmesi yerel yönetimleri daha önemli ve anlamlı kılmaktadır. Küresel emperyalizmin son tahlilde öne sürdüğü ve bunun dünya ölçeğinde kimi siyaset bilimcilerle desteklendiği görüşe göre; “Kimliklerin çoğulluğu, ulus-devletin önüne sivil toplum iddialarını, taleplerini ve isyanlarını getirir. Ulus-devletin bu geniş talepler yelpazesine eş zamanlı olarak karşılık vermekte giderek yetersiz kalması, Habermas‘ın söylemiyle meşruiyet krizine ya da Richard Sennet ‘in analizine göre demokratik yurttaşlığın temelindeki, kişiliğin yani kamusal insanın düşüşüne neden olur.” Devletler böyle bir krizi aşmak için, iktidarlarının birer bölümünü yerel yönetimlere devrederler. (Castells.2008.2. cilt.423)
Küreselleşme neticesinde hele özellikle bizim gibi ülkelerde temel siyasi, ekonomik ve toplumsal konularda belirgin kopuşların olması kaçınılmazdır. Toplumsal kurumlar ve değerler, işlevsizleşince güven bunalımı doğmakta bu durum toplumsal bütünlük ve istikrarı yıpratmaktadır. Bunun en temel ve belirgin çözümü, eşit yurttaşlık temelinde ve hukukun üstünlüğü bağlamında hakkaniyet ve adaleti doğru bir şekilde tesis etmektir. Yerel yönetimler merkezi yönetimin tamamlayıcı ve bütünleşik unsurlarıdır.
Bu nedenle anayasamıza göre; yerel yönetim özerkliği aşağıdaki gibi algılanmalıdır.
1-Merkezi ve yerelin ayrı işlev ve görev alanı olması.
2-Mahalli yapıyı güçlendirici önlemler alınması.
3-Merkezi planlama ve programların yerelin inisiyatifinde gerçekleştirilmesi ve yatırımların yerel konjonktüre göre belirlenmesi.
Yerel halkın özerkliği ise;
1-Yerel birimlerin etkinlik alanının yerel organlarca belirlenmesi.
2-Yerel yönetimlerin, yerel halk tarafından denetlenmesi.(Altuntaş.2010)
Yerel yönetimler demokrasinin okulları olduğundan, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bağlamında, dünya ölçeğindeki örnekler incelenmelidir. 1989 yılında siyaset terminolojisine giren yönetişim kavramı, aslında etkileşim temeline dayalı ve katılımı öne çıkaran bir kavramdır. Bir toplumsal politik sistemde ilgili bütün aktörlerin ortak çıkarlarıyla elde edilen sonuçların oluşturduğu yapı veya düzen olarak ta kabul görmektedir. Küreselleşme ve bilgi toplumu paradigmasında hükümetlerin baş etmek zorunda olduğu sorunlar, karmaşık ve çok boyutlu olmaya başlamıştır. İşte bu karmaşık sorunların çözümünde, geniş tabanlı bir toplumsal uzlaşı ve katılım, tüm vatandaşların gereksinimlerini ayrım yapmadan karşılama ve toplumun her kesimine eşit hizmet getirme ve hesap verme temelli yaklaşımlar, yönetişim kapsamındadır. Geniş katılım ve uzlaşı demokrasinin atardamarlarıdır.