Partili Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde dönüşen kamu yönetimi beraberinde birçok yapısal sorunu da ileriye taşıyacağı düşüncesini hâkim kılmaktadır. Öteden beri tartışılan parlamenter demokrasi ve onun kamu yönetimi anlayışının, hantal ve verimsiz bürokrasinin karar alma ve uygulama süreçlerinde zaman kaybını tamamen ortadan kaldırması için üst yönetim değişimi anlayışının 24 Haziran seçimlerinden sonra milletten olur almasıyla, Türkiye’de değişimin anlık ve beklenen düzeyde olması bir yanılgıdan ibarettir. Çünkü devlet bürokrasisindeki o ağır, sabit ve üretken olmayan, kuralcı, mevzuatçı, ama hukuki olmayan yapının bir anda rasyonel bir şekilde değişmesi mümkün değildir. Türkiye’de değişen yönetim anlayışı üst taraftan, alt tarafa doğru tedricen etki edecektir. Bu zaman alıcı değişimin önünde en büyük engel ise değişime direnenler olacaktır.
Bilindiği gibi Neo-Liberal düşüncenin etkisiyle, ulus devletin refah, katılımcı ve sosyal yapısı sorgulanmaya başlamış 21. Yüzyıla çeyrek kala kamu yönetimi yerine kamu işletmeciliği fikri zemine oturmaya başlamıştır. İktidar partisinin ilk yıllarında hazırlatılan Değişimin Yönetimi için Yönetimde Değişim adlı 170 sayfalık ayrıntılı ve yenilikçi rapor, uzun yıllar başbakanlık Web-sayfasında tutulmuştur. Neo-Liberal ekonomik görüşler çerçevesinde devletin ve kamu yönetiminin etkililik, verimlilik ve rasyonellik açısından fotoğrafı çekilerek değişimin kaçınılmazlığı vurgulanmıştır. Bu raporda temel hak ve özgürlüklerle o arada düşünce özgürlüğüne yapılan vurgu dikkat çekmiş, temel hak ve özgürlüklerin örgütlenmesi, korunması ve geliştirilmesi babında düşünceler öne çıkarılmıştır.
Kamu yönetiminde yeniden yapılanma; yönetim düşüncesinin değişimi ve örgütlenmesi anlamına geldiğinden kamu yönetiminden kamu işletmeciliğine bir evrilmenin beklentisi giderek artmaktadır. Tüm bu teorik bilgi ve veriler ışığında; partili cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi, kamu işletmeciliğini nasıl pratiğe geçirecektir? Bunun ilk izlenimi ve pratiği açıklanan yeni bakanlar kabinesinde görülmektedir. Kamu işletmeciliğine geçişte:
1-Kamu hizmetlerinin sunumunda kurala yönelik bir yönetim tarzından, amaca yönelik bir anlayışa geçilecek midir?
2-Değişime yönelik yönetim zihniyeti ve algısı toplumu nasıl etkileyecektir?
3-Bunun için nasıl ve hangi stratejiler belirlenecek? Nasıl bir örgütsel yapı tasarımı sunulacaktır?
4-Bu bağlamda geleceğe yönelik amaçlar nasıl kurgulanacak?
5-Sorunların teşhis ve tedavisine nasıl bir yaklaşım belirlenecek?
6-Açık, katılımcı ve saydam bir yönetim pratiğe nasıl geçirilecektir?
7-Ödül, başarı ve performans uygulamasına dayalı, şirket yönetimi anlayışı kamu da nasıl etkin kılınacaktır?
8-Adil, hakkaniyetli, ölçülebilir, liyakat ve kariyere dayalı bir yükselmenin önü açılabilecek mi?
9-Hukukun egemenliği, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi ana öğe olabilecek mi?
10-Ahlaklı, dayanışmacı, paylaşımcı ve kucaklayıcı bir toplum paradigması başarılacak mı?
Birbiriyle eklentili bir dizi sorunun yanıtı merek edilmektedir. Çünkü yeni kamu işletmeciliğinin temel unsuru hukuktur. Hukuk ve adalet egemen olduğu sürece etkililik, verimlilik, rasyonellik, çabukluk ve sonuç odaklı bir hizmet sunumu gerçekleşir. Peki, Partili Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sisteminde yukarıda açıklanan yönetim anlayışının kodlarına nasıl ulaşabiliriz? Katılımcılık ve çoğulculuk(yönetişim), Kariyer ve Liyakat(adil bir yükselme), güvenilir ve esnek bir yönetim(bağımsız ve tarafsız yargı), adaletin tabana yayılması(eşitlik) gibi ve benzeri birçok konuda bekle gör taktiği stratejinin önüne geçmektedir. Bugünün medya yapısı ve eşitsizliği, hukukun durumu, liyakatin dumura uğraması ve benzeri veriler çok bekleyeceğimize işarettir.