Ruhunuzla sevin!

Bugün, günlerden Pazar.
Herkesin bir hikâyesi var.
Anlatılanları, dinleyelim yine.

   *     *     *

Oturdu.
Nereye baksa aynı.
Olamaz ki!
Kendisi öyle görüyordu.

Bir terslik vardı ama, ne?
Karar vermeliydi artık.
Bir yerden başlamak şarttı.
İstiyor muydu?
İstemiyor muydu?

‘Bu da soru mu şimdi?’ diye iç geçirdi bir an.

Görüşemediği zaman dayanılmaz bir özlem duyduğuna kesin emin olmasına rağmen, yine de korkuyordu.

Çok uzaklarda.
Belki de hiç görüşmeyecek.
İyice düşündü.
Doğru kararı verdiğinden çok emin.

Ama…
Ruhu, onun gibi düşünmüyordu!

İşte o an!
Sarsılıverdiğini hissetti bir an.
Nedendi bu ikilem?

Yolların o neşeli gidişlerinde şarkı mırıldanırken, eli telefona gitti ve mutlaka sesini duymak istedi.

Bastıramıyordu duygularını.
Numarasını çevirdiğini bile fark edemedi!
Cevap alamadı.

Bir daha aradı.
Yine cevap yok.

Bir daha…
Bu kez de cevap yok!
Merak etti.
Sonrasında; özlem ağır basıyordu artık!

Birkaç gün geçmişti ki; beklediği cevabı aldığında kalbinin nasıl da hızla çarptığını söylemekten bile korktu.

Bahane!
Ordan – burdan laflar!
Havadan- sudan!
Çok uzaklarda olduğu için daha da uzatıyordu sohbeti.

Ama…
Ahhh o içinin kıpır kıpır halini bir anlatabilse!

Anlatmak çare miydi?
Bu soruya cevap vermek bile zordu onun için!
Gerçekler ağır basıyordu!

Yine de…
Nokta değil, virgül koymayı tercih etti!
Hiç nedenini bile düşünmeden!!!

Bir cevap yazın