Yeni Adli Yıl’dan ‘Adalet’ beklentisi!

Hatay Barosu, 2021-2022 adli yılı açılışı nedeniyle Atatürk Anıtı’na çelenk sundu. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da COVİD-19 salgının gölgesinde başlayan adli yıl açılış töreninde Avukatlar, savcılar ve hâkimler, Adli Yıl açılış tarihine denk gelen 1 Eylül Dünya Barış Gününü de kutlarken, savaşsız bir Dünya’da barış içinde yaşamanın da insanların hakkı olduğunu ifade etti.

Antakya Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilen törene Hatay Cumhuriyet Başsavcı Vekili Taceddin Pınar, Hatay Adalet Komisyonu Başkanı Serkan Akman, Hatay İdare Mahkemesi Başkanı Songül Meydan Özdoğan ve Hatay Barosu Başkanı Hüseyin Cihat Açıkalın ile avukatlar katıldı.

Cumhuriyet Başsavcılığı ve Hatay Barosu adına Atatürk Anıtına çelenk sunumu ve saygı duruşunun ardından Baro Başkanı Hüseyin Cihat Açıkalın, yeni adli yılın adli, idari ve hukuksal alanda birçok krizi de beraberinde getirdiğine dikkat çekerek şu açıklamayı yaptı:

Çoklu barodan dönülmesi için geç değil!  

Yine geçtiğimiz yıllarda neredeyse tüm Baro’ların karşı olmasına rağmen çoklu baro sistemi olarak adlandırılan, bunun yanında Baroların delege sistemini de değiştiren yasa değişikliği, yapılan şiddetli tartışmaların gölgesinde yürürlüğe girmiştir. Baroların bağımsızlığına ve eşitliğine gölge düşürür nitelikte olan delege yapısındaki değişiklikler Anayasamızda vücut bulan temsilde eşitlik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bu kapsamda çoklu baro sistemi olarak adlandırılan düzenlemenin yapılmaması adına diğer Barolarla birlikte hukuki zeminde ciddi bir mücadele ve gayret gösterildi. Ancak tüm gayret ve çabalara rağmen ne yazık ki bu değişiklikler meclisin onayından geçerek yasalaştı. Geçen zaman gösterdi ki çoklu baro, konunun muhatapları avukatlar tarafından benimsenmeyen, ülkedeki hukuksuz ortamı düzeltmeye yönelik hiçbir iddia ve eylem içermeyen bir oluşum olarak kalmıştır. Baro’lar dinlenmeden, söylem ve eylemleri görülmeden yapılan değişiklikten dönülmesi için halen geç kalınmış değildir.  

‘Avukatlık mesleği hak ettiği değeri görmüyor’

Avukatlar olarak bizler, yargının üç kurucu unsurundan biri olan savunmayı temsil etmekteyiz. Ancak günümüzdeki toplumsal algıya baktığımızda avukatlık mesleğinin hak ettiği değeri ve itibarı görmediğini, avukata güven ve saygının gitgide yitirildiğini gözlemlemekteyiz. Meslek onuruna ve saygınlığına aykırı bu algının düzeltilmesi ve avukatlara hak ettikleri saygınlığın tekrar kazandırılması için gerekli tedbirlerin alınması, mesleğin icrasına yönelik gerekli iyileştirmelerin yapılması oldukça elzemdir. Buna karşın son dönemde yapılan düzenlemelerin mesleğin icrasını iyileştirmekten ziyade daha da zorlaştırdığını görmekteyiz. Hâlbuki avukatların kısıtlanması, savunma hakkının kısıtlanması manasına gelmektedir.

‘Yargının üzerindeki baskı mutlaka sonlandırılmalı’

Avukatlar, savcılar ve hâkimler üzerindeki her türlü baskı doğrudan hukuk devletinin ortadan kalkmasına yol açar. Avukatlar ve barolara karşı,  mesleki faaliyetleri nedeni ile yönelen baskı ve her türlü sindirme girişiminin, esasen halka, halkın adil yargılanma hakkına ve demokratik hukuk devletine yönelik olduğunu ve mücadelemizin şahsi değil toplumsal olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Yürütmenin, yargının tüm kurucu unsurları üzerindeki baskı ve yönlendirmesi ivedilikle ve mutlaka sonlandırılmalıdır. Tüm bunların yanı sıra, başta avukatlık olmak üzere yargının mekanizmasının tümünü tehdit eden başka bir unsur da, hızla artan hukuk fakülteleri dolayısıyla gittikçe kalitesi düşen hukuk eğitimi… Bizler hızla artan Hukuk fakültelerinin sayısının azaltılmasını talep eder iken her gün yeni bir fakülte açılmaktadır. Türkiye’nin ekonomisiyle ters orantılı bu artış sonucunda genç meslektaşlarımız ofis açamamakta, işçi avukatların sayısı artmakta, birçok meslektaşımız asgari ücretin de altında ücretlerle çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu kriz sarmalından çıkmanın tek yolu  hukuk fakültelerinin sayısı hızla azaltılması  ve kontenjanların  da düşürülmesidir.

‘Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı şart’

Vatandaşların kendilerini hukuki güvenliği içerisinde hissettikleri ülkeleri, diğerlerinden ayıran en temel etmenin, bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı olduğunu gözlemlemekteyiz. Vatandaşların kendilerini hukuki güvenlik içerisinde hissetmelerinin yegâne koşulu bağımsız ve tarafsız bir yargı sisteminin varlığıdır.  Her adli yıl açılışında dile getirilen yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusu ne yazık ki bu adli yıl açılışında da önemini korumaktadır. Beklentimiz bu konuda bir an önce adımların atılması ve ülkemizin hak ettiği şekliyle bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemine kavuşturulmasıdır.

Beklentiler ortak!

Hukukun Üstünlüğünün, Hukuk Devletinin, Adil Yargılanmanın ve Toplumsal Barışın güvencesi Barolar ve yargının kurucu üyesi biz avukatların, geçmişte olduğu gibi bugün de mücadeleyi birlikte sürdürme azim ve kararlılığıyla zor günlerin aşılacağına inancımız tamdır. Korkudan uzak, huzur ve güvenlik içinde ve onurlu bir şekilde yaşamak, insanların en temel amaçlarından biridir. Bu nedenle; savaşsız bir Dünya’da, barış içinde yaşamak bir haktır. Bu vesile ile Adli Yıl açılış tarihine denk gelen 1 Eylül Dünya Barış Gününü de kutluyoruz. Kadınların ve çocukların korkusuzca ve özgürce sokaklarda dolaştığı, yaşanabilir bir çevre ile doğal ve kültürel mirasın korunduğu; inançlara, farklı kimliklere ve kültürlere saygı duyulan, hukuk güvenliği ilkesinin tesis edildiği; yargısının tarafsız ve bağımsız olduğu, insan haklarının yanında birlikte aynı dünyayı paylaştığımız bütün canlıların haklarına da saygı duyulan, evrensel hukuk ilkelerine bağlı demokratik bir hukuk devleti özlemi ile yeni adli yılın tüm ülkemize demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük getirmesini; mesleğimizin hak ettiği itibarı yeniden kazanmasını dileriz.”

Bir cevap yazın