Ekonomi ve sonsuz…

Üretmeyen bir ekonominin kısır politikaları, ekonominin bedenine adeta zincirlenmiştir. Bu zincirler kırılmadan, ekonominin bedeni özgürlüğüne kavuşmadan Faiz, Enflasyon ikilemini rayına oturtmak mümkün değildir. Eğer Enflasyon toplam talebin, toplam arz’dan fazlalığını ifade ediyorsa; o halde yapılması gereken, piyasaların beklentisi olan toplam arz’ı artırmaktır. Peki bu başta gıda olmak üzere diğer tüketim ürünlerinde nasıl çözümlenecektir?

Gıda Enflasyonunu neden-sonuç ilişkileri içinde, üreticiden, tüketiciye ulaşıncaya kadar, raya giren, arada olan bir çok faktörün, söz konusu ürünün maliyetinin yükselmesine neden olduğu gerçeğinden hareketle, üzerinde durulması gereken en önemli konu; son on yıl içinde aktif çiftçilerin, yüzde kaçı, hangi nedenlerle çiftçiliği terk etmiştir?

Toplam tarım alanlarının yüzde kaçı, imara açılarak betona teslim edilmiştir?

Hali hazırda aktif olarak çiftçilik yapanların, yüzde kaçının girdi fiyatlarının yüksekliği nedeniyle bankalara veya kredi kooperatiflerine, ya da elektrik şirketlerine olan borçları ödenemez bir şekilde yükselmiştir?

Çiftçinin ürettiği her birim ürünün destekleme fiyatından tutunuz, ithal edilen her tarımsal ürünün, çiftçi üzerinde ki olumsuz etkisine kadar, Tarım Bakanlığı’nın, geniş çaplı maliyet-fiyat, girdi-maliyet ve maliyet-kar, dekar başına verim, ıslah edilmiş yerli ve milli tohum, tarımın temel girdilerinde oluşan tekelleşme ve buna karşı devletin önlemi, tedarik zincirinde oluşan sorunlar ve bunların çözüm önerileri konularında kapsayıcı bir çalışması var mıdır?

Tarımsal planlamanın, modern tarımın, çiftçinin sosyo-psikolojik eğitimine, gübre, ilaç ve su kullanımının azami verimliliği konusunda, çiftçiye yönelik çiftçi dostu uygulamalar hangi aşamada? Bunların sorgulanması gerekir.

Çözümü; Çiftçinin temel sorunlarının çözümünde arama yerine, devletin memurlarını pazarlara, marketlere ve benzeri yerlere göndererek, etiket üzerinden, denetim yapmak, idari para cezaları ile bazı firma veya esnafları terbiye etmek, ilksel bir kuvvetin dışa vurumun dan başka bir şey değildir. Ekonominin yanlış politikaları içinde yanarak kendini tüketenler, bu yanlış politikaların aslında üreticileridir.

Enflasyonla mücadele nispi fiyat ve etiket denetiminden ziyade, mutlak sorunların mutlak çözümlenmesiyle mümkün olacaktır. Et fiyatlarını düşürmek için Angus ithalatına izin vermekle, nohut, mercimek ve pirinç ve benzeri gibi, hububatların fiyatlarını terbiye etmek için, gümrük vergilerini sıfırlayıp, yoğun ithalata izin vermekle, soğan ve patates üreticilerini hizaya getirmek için, depoları basıp, bunların ithalatına izin vermekle, yani palyatif yöntemlerle fiyat istikrarını yakalamak mümkün değildir. Çözümün rasyonel olanı çiftçinin feryadını duyup, sorunlarını çözmekten geçmektedir.

Esasen ülkeyi bir şirket mantığıyla yönetme ve Kamu İşletmeciliği yönetim tarzını çeşitli sektörlere uygulamak, başta ekonomi olmak üzere bir çok karmaşık sorunu beraberinde getirmiş, sorunları çözme yerine öteleme veya yama yöntemleri tercih edilmiştir.

Bilim, akıl ve ahlakın çok işlevsel olmadığı bir sürecin içinden savrularak geçmekte olduğumuz bilinciyle, olayları daha kökünden kavrayarak, analiz etme yükümlülüğü, bir ödev etiği olarak karşımızda durmaktadır. Siyasetin ayrıştırıcı dili, ilksel bir öfkeyle kabarırken, bu ülkede herkesin, ülke politikaları üzerinde kendine has bir fikrinin olacağı gerçeği, göz ardı edilmemelidir. Bu bağlamda yürütmenin politikalarını eleştirmek, ne bir terör saplantısı nede bir terör suçlaması olmamalıdır. Korkunun olduğu ve eleştirinin engellendiği bir toplumda kapıya kelepçe vurulur, akla, zihne ve vicdana değil…

Bir cevap yazın