Selfie çekimleri sosyal medyadaki yeniliklerle beraber yeni boyutlar kazanıyor. Gerçekten de ne çok severmişiz kendimizi fotoğraflarda görmeyi ve başkalarıyla paylaşmayı, her anımızı yayınlamayı… Ancak psikologlar bunun bir sevgi durumu olduğunu tabii ki düşünmüyor. Amerikan Psikologlar Derneği (APA) dünyayı kasıp kavuran ‘selfie‘ çılgınlığının ruhsal bir bozukluk olduğunu düşünüyor ve ne yazık ki şimdilik tedavisinin mümkün olmadığını da iddia ediyor.
Psikologlar, kendi fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşmanın obsesif kompülsif bir eğilim olduğunu belirtirken, ‘selfie‘yi özgüven eksikliğini gidermenin bir yolu olarak tanımlıyor.
Psikologlara göre, bu bozukluğun 3 seviyesi var.
1- Borderline (Sınırda) Selfitis: Kişinin kendi resmini en az günde üç kez çekmesi ama sosyal medyada paylaşmaması.
2- Acute (İleri düzeyde) Selfitis: Kişinin kendi resmini günde en az üç kere çekmesi ve her birini günde üç kere sosyal medyada paylaşması.
3- Chronic (Kronik) Selfitis: Kontrol edilemez bir biçimde kişinin kendi fotoğrafını gece gündüz sürekli çekmesi ve günde altı kereden fazla bu resimleri sosyal medyada paylaşması.
Selfie çıldırtıyor!
California Üniversitesi ve Michigan Üniversitesi’nin selfie hakkında ortaya koyduğu çalışmalar derlendi ve ortaya modern dünyanın yeni hastalığı çıktı: ‘Selfie Sendromu’…
Selfie çekmenin kişiyi narsistik yaptığını belirtilen çalışmada selfie’nin diğer etkileri depresyon, dikkat eksikliği, röntgencilik, bağımlılık ve hipokondri (hastalık hastası) olarak sıralandı. Özellikle narsist kullanıcıların sürekli güncelleme yaptığı ve kendi fotoğraflarını paylaştığını söyleyen araştırmacılara göre selfie sendromuna yakalanmış kişi sayısı gün geçtikçe artıyor.