Nefes nefese

Türkiye’de son yıllarda özellikle toplumsal, siyasal ve ekonomik eşitsizlikler adeta doğallaştırılarak sunulmakta, bu patolojilerle biçimlenmiş üst algı yönetimine demokrasi denmektedir. Kendi içinde ve bünyesinde doğru ve akılcı düşünceyi, ilke haline getirememiş, her eylem ve olayda nesne konumunda kalmayı kendine özgü bir hal olarak görmüş, irdeleme, sorgulama ve bu bağlamda düşünce geliştirme becerilerinden yoksun büyük bir kitlenin işaret edilen demokrasi peşinden sorgusuz, sualsiz gitmesi gerçekte tartışılması gereken bir konudur. Türkiye’de en kolay olan şeyin gerçeği, seçmenin tercihsiz tercih yapmasıdır. Yani seçmen; niçin, nasıl ve kime oy vereceğini çok etraflıca düşünmez. Hele liderine olan bağlılık onun seçimlerde oy deposu olmasına neden olmuş, seçmenin bu edilgen yapısı, özellikle iktidar partileri tarafından iyi değerlendirilmiştir.

Seçmenin seçim ve siyasi bilinci, iktidarı belirleyen temel unsur olmuştur. Hal böyle olunca da türlü türlü demokrasi tanımları kabullenilmiş, her seçim öncesi niteleme sıfatlarıyla, demokrasi tanımları güncellenmiş, seçmen ise işaret edilen demokrasi peşinden bilinçsizce koşmuştur. Siyaset matematiği ve sosyolojisi, ülkede bir sarkaç gibi hareket etmekte, siyaset etiği ve felsefesi ise eşiğe süpürülmektedir. Siyasetin dengesi baskın seçim hamlesiyle bozulmakta, seçim manifestoları içinde gizlenmiş ve seçmeni maniple eden kumpas edebiyatı, demokrasi, ekonomi, toplum ve hatta futbolda yapıştırılan birer etiket haline gelmiştir. Demokrasinin temel kuralları ve siyasetin genelleştirilmiş tanımı içinde, bazı formaliteleri tamamlayan her siyasi partinin seçime girmesi kaçınılmazdır. Ancak Türkiye’de son bir haftada yaşanan ve birbirleriyle bağlantılı olaylar zinciri, partinin seçime girmesinin engellenmesi hamlesi kumpas olarak görülürken, diğer taraftan, partinin seçime girmesi için Milletvekilliği desteği sağlanması kumpas olarak deklere edilmiştir. Bütün bunlar gözler önünde cereyan ederken, aslında siyasetin ülkede ne kadar zemin ve irtifa kayıp ettiğinin göstergesi olmuştur. Siyasetteki üslup ve düzey, seçim kampanyası boyunca kullanılacak argümanların kodlarını vermektedir. Siyasetin bu ayrıştırıcı dili, üslubu ve düzeyi toplumda kırılmalara neden olmuş, ülkede cepheleşme dikkate değer bir noktaya varmıştır. Erken genel seçimlerin yapılmasının çeşitli elzem sosyal, ekonomik ve politik gerekçeleri olabilir. Ancak hangi parametreyi değerlendirirseniz, erken genel seçimlere gitmenin arkasında mutlaka bir olumsuzluk olduğu görülür. Peki bu olumsuzluğu yaratanlar kimler?

İşte kumpas suçlamaları ve iddiaları arasında nefes nefese bir seçim atmosferini, ülkeye yaşatacaktır. Toplumumun değerler kimyasının bu kadar hasar gördüğü, etik kavramının menfaat kavramına yenik düştüğü, kamusal her alanda mesleki etik kavramının sorgulandığı bir süreçte, futbola yapılan kolektif saldırı ve bunun karşılığında futbolu yönetenlerin vermiş olduğu etik, hukuk ve adaletten yoksun kararlar acaba bir kumpas mıydı? İşte çok çeşitli alanlarda yaşanan olaylarla, ülke adeta gerilmiş, sevgi dili yerini nefrete bırakmıştır. Siyaset, cemaat, liyakat ve kariyer sarmalı, kariyer ve liyakatin törpülenmesine neden olurken, yönetim anlayışı bunlardan yoksun olarak yürütülmüştür. Bu nedenle toplumun birleştirici dili sürekli olarak yara almıştır. Ahlakın, adaletin, hukukun ve güvenin adeta sıfırlandığı bir ortamda, artık bazı şeylerin gerçeğini söyleme zamanı gelmiştir. Çünkü, bizler artık yapıcı ve birleştirici bir siyaset dilini, halk için yönetim anlayışını, hakça bir paylaşımı, eşitlikçi yaklaşımı, emeğe saygıyı ve hak edenin yükselmesini özledik. Çünkü bu hasletler, siyasete malzeme olmayacak kadar, kutsal, Anadolu’nun ürettiği gerçek ve kalıcı değerlerdir. O halde mutlu bir gelecek için, akılcı bir seçim ve tercih için şimdi mühür seçmenin… Ahlak, hukuk, adalet ve vicdanın ürünü kararın, saygıyı çoktan hak etmiştir.

 

 

Bir cevap yazın