Suriye’nin yazgısı

Uluslararası hukukta en temel koşul; her ülkenin egemenlik hakkının olmasıdır. Ancak uluslararası hukuk durumu bu şekilde izah etmesine rağmen, emperyalizm; bir ülkenin egemenlik hakkına nasıl doğrudan ve taammüden saldırıda bulunacağına dair sınır tanımayan argümanlar sunmaktadır. Kimyasal silah kullanıldığı iddiasıyla Suriye yönetimine saldırı düzenleyen emperyalistler daha öncede ‘Irak ‘ta kimyasal silah var’ diyerek, Irak ‘a girip tarihin mirası bu ülkeyi yerle bir edip, Barzani ailesi yönetiminde uydu bir Kürt yapılanması oluşturmadılar mı?

Şimdi aynı oyunu benzer senaryolarla, aynı yönetmen ve oyuncularla Suriye’de ortaya koymaktadırlar. Sorun Doğu Guta ‘da yapılan saldırı değildir. Eğer her şeye sonuç açısından bakılırsa, sonuç özne olursa, bellekler yıkanır ve sonuç üzerinden siyasi mülahazalarla haklılık payı çıkarılmaya çalışılır. Çağdaş ve bilimsel siyaset ile siyasi etik bağlamında, bu tür çıkarımlar kirli ve örtülü olduğu için, kabul görmemektedir. Suriye’de olup biteni anlamak için, amaç-neden ve sonuç üçgenini iyi kavramak, bunu tüm gelişmeleriyle analiz etmek, durumu anlamak ve anlamlandırmak gerekir. Büyük Ortadoğu projesi özü itibarıyla sınırların değiştirilmesi planının egemen güçler tarafından devreye sokulmasıdır. Asıl amaç; süslü ifadelerle sunulan ve mazlum milletler açısından karşılığı bulunmayan Arap Baharının Irak, Libya ve Suriye’de bu ülkelerin sahibi olan halkları açısından zemheriye dönüşmesidir. Ortadoğu; enerji kaynakları, jeo-politik ve stratejik konumu ve bölgede Akdeniz’e uzanan ve Amerika’ya bağlı uydu bir kürt devletini garanti etmek için Amerikan koridoru yada bilinen adıyla Kürt koridorunu tesis etmek için Suriye’de rejim bahane edilerek iç savaş çıkarıldı. Oysa, Arap Yarımadası’nın çağdışı yapılanmasının devamı olan Suud Ailesinin güce dayalı olan rejimi bu açıdan değerlendirildiğinde çoktan müdahaleyi hak etmiyor mu? İşte sorunun rejim sorunu olmadığı bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Amaç, BOP’un devreye girmesiyle sınırların değişime zorlanmasıdır. Büyük resim bunu gösterirken, detayları bahane edip, egemenliğe saygı göstermeden bu tek dişi kalmış canavarların, nihai hedeflerinde acaba hangi ülkeler vardır?

BOP içerisinde yer alan petrol, gaz ve diğer enerji kaynakları emperyalizme nasıl ve hangi koşullarda hizmet etmelidir ve bunun için ne yapılmalıdır? Sorularının yanıtı, Suriye’de yaşananlar hakkında kısa yoldan bilgi vermektedir. Tarihi gerçeklikler ışığında Ortadoğu yolculuğunun Suriye durağında, Amerika başta olmak üzere yakın müttefikleri İngiliz ve Fransızların oluşturduğu Atlantik gücüne karşı, Rusya ve İran’ın oluşturduğu Asya gücü, dağılmış, hırpalanmış, zayıflamış bir coğrafyada bilek güreşi yapılmakta, ülkenin belli yerlerine dağılmış İşid ve benzeri terör örgütleri ise görmezden gelinmektedir. Gelinen noktada Suriye’nin Sevr-i adım adım hayata geçirilmektedir. Her seferinde akli dengesi tartışılan, civciv kafa’nın ikide bir tutarsız ve yersiz siyaseti, hem kendi ülkesi Amerika, hem de dünya için bir tehlike oluştururken, insan hakları savunucusu kesilen emperyalist batı dünyası, kimyasal gaz kullanıldığı iddiasıyla Suriye’ye yaptıkları saldırıyı her nedense misket bombası kullanan ve orantısız güçte sınır tanımayan, devlet terörü estiren İsrail ‘e neden sessiz kalmaktadırlar? Amerika emperyalist amaçları doğrultusunda Ortadoğu Coğrafyasında yaşayan Kürt nüfus potansiyelini, hesaplayarak, Irak, İran, Türkiye ve Suriye’de Kürt devletleri kurdurarak buraları bölme niyetini Irak ve Suriye ‘de göstermiştir. Amerika’nın bu sinsi, rezil ve aşağılık politikasına Kürtlerin malzeme olmaları ayrıca düşündürücüdür. Çünkü Kürtler; Türkiye’de Türklerle, İran, Irak ve Suriye’de Fars ve Araplarla çok uzun süredir birlikte yaşamakta ve ortak bir kültürü inşa etmektedirler. Birlikte yaşama kültürünü zenginleştiren ve geliştiren Kürtler; Maalesef Amerika’nın kendileriyle ilgili argümanlarını uluslararası boyuta taşımalarına ve bunların elinde bir bölme aracı olarak kalmalarına sessiz kalmaktadırlar. Oysa birlikte yaşam kültürüne sahip Kürtler, emperyalizmin bölme aracı olma yerine, Ortadoğu haklarının birleştirici gücü olmalıdır. İşte o zaman barış dalga dalga Ortadoğu’yu saracaktır. Emperyalizme inat…

 

Bir cevap yazın