Kimliksiz kentler, kimliksiz yaşamlar

Ülkemizde plan yapma, yaptırma, denetleme ve onaylama konumundaki yetki ve sorumluluk; koruma planı kavramının ortaya çıkmasıyla daha karmaşık, yetki karmaşası, eşgüdüm ve iletişim konularında sürekli sorunlar yaratan bir yapıya dönüşmüştür. Öyle ki, bugün bile değişik ölçekteki planlar yapılırken, özellikle kentlerin ölçek sorunu, sit alanları, kentin etik ve sosyolojik kimliğini düşünme yerine, tamamen ranta dayalı, sit alanı çevresel etki değerlendirilmesi, kentin gelişebilme potansiyeli, gibi etken konular, hep yok sayılmakta, kentin tarihi ve kültürel dokusuna hançer gibi saplanan ucube gökdelenler, kentin siluetini bozmaktadır. Kentler; kendi öz tarihi, kültürel ve etik kimliğini yitirmekte, eski-yeni, ucuz-pahalı, yeşil-beton, modern-teknik uyuşmazlığı çatışmaya dönüşmekte, bu bağlamda, büyük kentler, nitelikli nüfus barındırma yerine, kalabalıklar kentlerin kadim kaderine dönüşmektedir.

Orta yaş grubunda olup da, Türkiye’nin farklı coğrafyalarında yaşayan herhangi birine çocukluğunda yaşadığı kent sorulduğunda, kent kimliğindeki olumsuz gelişmelerin kenti nasıl etkilediğini sizlere anlatacaktır. Plansız, düzensiz ve özensiz göç hareketleri ve kentleşme(betonlaşma) kent güvenliğini derinden sarsmaktadır. Türkiye göç sosyolojisi tarihi; tarımın makineleşmesi sonucu yavaş yavaş başlayan kırsaldan kentlere göç, günümüz Türkiye’sinde tarım ve hayvancılığın bizatihi devletin olumsuz tarım politikaları sayesinde bitme noktasına gelmesi, kırsal nüfusun demografik göstergelere göre aykırı bir şekilde azalmasına vesile olmuş, tarım ve hayvancılıkla iştigal edenler, kentlerde ucuz emek potansiyelini oluşturur hale gelmiştir. Bu niteliksiz ucuz emek kent yaşamı ve kültürünü olumsuz etkilemekte, kentlerin hinterlantları, yeni toplumsal sorunlar üreten getto’lara dönüşmektedir. Yeni kurulacak bir kent, uydu veya yöre kent; kentin çeperlerinin sosyo-ekonomik coğrafyasının iyi etüd edilmesine bağlı olarak, sağlıklı ve sorunsuz gelişebilecektir. Kent hukuku açısından adil-kent kavramının uygulamada bilimsel bir anlamlılık içermesi bakımından, kent sosyologlarının, planlamacılarının, kent etik kurulunun, kent mimarisi değerlendirme kurulunun, imar uygulama veya çevre planı hazırlayıcılarının bilimsel veriler ışığında, çalışma yapmaları kaçınılmazdır.

Eğer günümüzde bütün büyük şehir belediyeleri, il belediyeleri ve çevre ve şehircilik bakanlığı bünyesinde kent etik kurulu, kent mimarisi değerlendirme kurulu yoksa, bunların yasal mevzuatı hazırlanarak tez elden kurulmalıdır. Göç ve kentleşme iç içe geçmiş kavramlar olarak, Avrupa’daki gibi sanayiye bağlı olmadan başlamış, siyasilerin oy uğruna politika üretmekten kaçınmaları neticesinde, genişleyerek gelişmiş, kentsel mimari, kent tarihi ve arkeolojik yapısı çevre koruma bağlamında, belirtilen coğrafi yerlerin tahribine ve yıkımına neden olmuştur.

“Ekolojik düzeydeki kötüleşme, sosyal yoksulluğa ve sefalete kaynaklık ediyor. Fakat ekolojik çevresel bozulmayla, toplumsal yoksulluk ve sefalet birbirlerini karşılıklı olarak besleyip, yeniden üretiyor. Dolayısıyla bir kısır döngü tablosu ortaya çıkıyor. BAŞKAYA.2006.344”

Türk kamu yönetiminde öteden beri tezahür eden etik değerler yoksunluğu, kendini özellikle büyük kentlerdeki betonlaşmada göstermiştir. Dar gelirli vatandaşları konut sahibi yapmak gibi daha anlamlı bir amaç için kurulan Toplu KONUT İDARESİ(TOKİ) amaç sapmasına uğramış, bir çok kentte sevimsiz ucube konutlarıyla sayın Başkaya’nın dediği gibi “Dikine gecekondulaşmayı” adeta teşvik etmiştir. Belediyelerin nazım imar planlarına bağlı kalmadan betonlaşmaya zemin hazırlaması ve bunu yarış haline getirmesi, günümüz kentlerinin tarihi mimarisini, etik değerlerini, sit alanlarını, tahrip etmiş, kentler; ucube betonlaşmanın talan alanı haline getirilmiştir. Bunun içindir ki; plansız kentleşme ve büyüme, kent içi ve çeperlerinde, sanayi, tarım, ticaret ve ikamet alanları kesin çizgilerle belirtilmemiş, ağır, çağdışı verimsiz sanayi bölgeleri ve tesisleri, kent iklimini tehdit eder hale gelmiştir. İşte bundan dolayıdır ki; Türkiye‘de hiçbir kentimiz tekno-kent, finans-kent, sanayi-tarım ya da lojistik kent kimliği alamamıştır.

 

Bir cevap yazın