Beyaz ırkın vahşiliği!

Dünyanın insanlığa sunduğu zenginliği sorumsuzca tüketenler dünkü kılıklarıyla sömürgeci devletler iken, bugünkü kılıklarıyla küresel kapitalistlerdir. Dünyanın zenginliğini ve hasadını kendilerine hak görenler, beyaz ırkın sevimsiz, şeytani ve acımasız ürünleri olarak dünyayı bir ahtapot gibi sarmakta, en bakir, verimli ve üretken alanlar bu beyaz ırkın, kültür hakimiyeti, sömürünün öncü dişleri niteliğinde olup, sosyal ve ekonomik hakimiyeti de köpek ve azı dişlerinin öğütücü dişlisiyle düzen oluşturmaktadır.

Beyaz ırkın doymak bilmeyen vahşi bünyesi, yeryüzünün en değerli yer altı ve üstü kaynaklarını sorumsuzca yutarken bunların gerçek sahibi olanları vahşilikle suçlamakta ve onlara düzen getirdiğini iddia etmektedir. Bu İspanyol sömürgesi Venezuella da da böyleydi, Güney Afrika’da, Hindistan’da, Cezayir’de, Kenya’da ve daha ismi sayılmayan bir çok Afrika ve Güney Amerika’da da böyleydi. Sistem ekonomik olarak kurgulanmış, ekonomik altyapı üst yapıyı dizayn etmiştir. Bugün gelinen noktada aslında ekonomik olarak değişen çok şeyin olmadığı görülecektir. Sömürgeci devlet bütün misyon ve vizyonunu uluslar ötesi şirketlere devretmiş, dünyanın ekonomik değer akışı bu şirketler tarafından kontrol edilmeye başlamıştır.

Doğrudan sömürge elde etme ilkel düşüncesi, ekonomik bağımlılık yarat post ilkel düşüncesine dönüşmüş, sömürünün temel argümanı yöntem değiştirmiştir. Küresel efendilerin son tahlildeki demokrasi götürme, diktatörlüğü yıkma cilalı düşünceleri Arap baharı konseptini oluşturmuş, yerli işbirlikçiler doyurularak, Ortadoğu’da sınırlar ve yönetimler değiştirilmeye zorlanmıştır. Demokrasi ihraç düşüncesi, arka planda savaş baronları yaratmış, silah üreten efendiler Ortadoğu Coğrafyasını poligon alanına çevirmişlerdir. Köklü ve geleneği olan ülkelerde ise iç savaş teşvik edilmiş, enerji kaynakları ve koridorunu kontrol etme babında uydu ve kukla yönetimler oluşturma gibi siyasi ve sosyal hamlelerden kaçınmamışlardır. Kolektif bir bilinçsizlik yaratmak için kolektif saldırılara göz yummuşlardır. Öyle olduğu içindir ki; bugün Ortadoğu da, bağımsız olduklarını iddia eden irili, ufaklı birçok Arap ülkesinin bu küresel efendiler tarafından yönetildiği ap açık ortadadır. Kendi ülkesindeki siyahlara karşı yıllardır uygulanan sistemli ve sistemsiz baskıları, kendi mega kentlerindeki kent içi sosyal barışı; kent çeperlerindeki siyahların eşitsiz gelir dağılımıyla sağlayamayan Amerika, İran gibi çok sağlam bir kültür ve geleneği olan ülkede siyasi istikrarsızlık yaratma planı peşindedir. Çünkü silah, savaş ve kan tacirlerinin paraya ihtiyacı doğmuştur. Bunun için İslam dünyasında hiçbir zaman olmayan birliği, tamamen yerle bir etmek için Kudüs’ü ileri karakol olarak gördükleri İsrail’in başkenti olarak ilan eden Amerika, Arap ve İslam ülkelerini de test etmeyi başarmıştır. Yani kılık değiştiren sömürü geleneği hep statüsünü korumuştur. Irkçılık ve sömürgecilik dünyanın sırtında kambur olmaya devam etmektedir. Sahipsiz dünyanın gerçek sahipleri, artık ayağa kalkmanın, bu ahlaksız ve acımasız düşünce ve örgütlemelerine gereken dersi vermenin zamanının geldiğini bilmelidirler. Kolektif bilinci, ahlak, adalet, dayanışma ve paylaşımla beslediğimizde, küresel efendiler ve onların yerli işbirlikçilerine gerekli dersler verilebilinecektir. Çünkü insan ve insanlığı sömürerek, hakkı olmayanı çalmak, güç kullanmak, siyasi illüzyonlar yapmak, kadim insanlığın vicdanında karşılık bulamayacaktır. Doğal haliyle bile şiddet içeren sömürü, aynı zamanda itibar kaybına da neden olmaktadır. O halde ırkçı ve sömürgeci kafalara karşı, bilinç örgütlenmesi kaçınılmazdır. Dünya ancak herkes hakkına düşeni aldığında anlam kazanacaktır. Barış içinde daha yaşanılır ve güvenilir bir dünya ancak böyle gerçekleşecektir. Zaten itici devrimci güç her ülkede bu efendilere karşı mevcuttur.

 

 

Bir cevap yazın