Üstadım.
Meslektaşım.
Can dost.
Ağabeyim.
Ve…
Güzel ‘İNSAN’.
Bu sıfatları fazlasıyla hak eden örnek bir gazeteci büyüğüme bu mektubu gururla yazdığımı ifade ederek satırlarıma başlıyorum.
Neden sana bu mektup?
Çünkü; en doğru adres sensin!
Hem Anadolu Basını’nı hem de Türkiye geneli yayımlanan basını en iyi bilenlerden biri olmayı, onurlu duruşunla pekiştirdiğin için yazdım.
Zerre kadar düşünmeden!
Tereddütsüz!
Ve…
Gerçek adresin sen olduğunu bilerek.
Yozgat’ın Yerköy İlçesi’nde başlayan gazetecilik yaşamının devamında görev aldığın Hürriyet Gazetesi ve son olarak Sözcü Gazetesi’ndeki örnek gazetecilik yaşamındır bu mektubun muhatabı olman.
Cesaretindir.
Yazdığın kitaplardır.
Dürüstlüğündür.
Yazılarındaki samimiyettir.
İlkeli olmandır.
Hemen saadete geliyorum!
Son günlerde medyanın içine düştüğü kirlilik!
Gazetecilik ilkelerini ayaklara düşürenler!
Kalemini sattıkları yetmiyor gibi bir de pişkinlikleri!
Gerçekten midemiz bulandı!!!
Şimdi soruyorum!
Ne oldu ağabeyim?
Ne oldu üstadım?
Nasıl bu hale gelindi?
Kötü örnekler var!
Ama…
Az da olsa, senin gibi iyi örnekler de var.
Adı gibi ‘SAYGI’lı, gazetecilikte ‘SAYGI’n duruşu ve bizlere örnek olan kişiliğiyle SAYGI duyduğumuz bir ‘ADAM’ olarak tabii ki sana soracağım.
Dilerim ki; medya, pisliklerden arınır!
Can-ı gönülden istiyorum.
Bugün ‘Babalar Günü’.
Ne mutlu evlatlarına ki böyle bir babaları var.
Saygı Öztürk, ‘CAN’dır.
Ne mutlu rahmetli anne ve babana ki; ‘SAYGI’ adını koyarken, bugünleri görmüşler.
Nurlar içinde uyusunlar.
Mektubuma son verirken, ‘Babalar Günü’nü yürekten kutluyor, ellerinden ‘SAYGI’ ile öpüyorum.
Unutmadan!
Tüm babaların ‘Babalar Günü’ kutlu olsun.