Yeter ki bir ‘dost’ eli uzansın!

Bugün pazartesi sendromunu bir kenara atın.
Haftaya ‘sevgi’yle başlayın.
‘Umut’la başlayın.
‘Sağlık’la başlayın.
‘Dost’ça başlayın.

Hayatın her aşamasında çok farklı anlar yaşadığımız gerçeğini kim göz ardı edebilir ki? Kimi zaman her şeyi bırakıp gitmek isteği de işte o anlardan biri… Yine de; hayatın çok güzel olduğunu unutmadan yola devam etmek gerek.

Sadece…
Biraz zaman.
Belki de sadece birkaç saniye.

Hayaller.
Umutlar.
Anılar.
Yaşananlar.

Bazen acı.
Bazen tatlı.
Tam bir film şeridi!

Olsun!
Kalp çarpıyor ya!
Sağlıkla.
Sevgiyle.
Huzurla.
Daha ne olsun?

Hani sevgili?
Hani dost?
Bir yerde saklı!
Ama…
Nerde?

Belki de uzakta.
Metrelerce mi?
Kilometrelerce mi?
Soruyorum!
Ne önemi var ki kilometrelerin?
Yürekte olması yeter!

Hani bir şarkı var ya:
“…Gitmesek de görmesek de
O köy, bizim köyümüzdür”

Onun gibi bir durum bu:
“…Gitmesek de görmesek de
O dost, bu yüreğin dostudur!”

Sağlığı.
Varlığı.
Nefesi.
Adı bile yetiyor.
Öyle güçlü bir tutkudur ‘dost’!

‘Güç’tür.
‘Güneş’tir.
‘Ay’dır.
‘Bir yudum su’dur.
‘Nefes’tir.
‘Can’dır.

Anlayabilene!
Hissedebilene!
Ve…
Gerçekten ‘DOST’ olabilene!!!

Bir cevap yazın