Bir yıl önce, dördüncü evre meme kanseri olduğunu öğrenen P. Kahraman, vücudunun çeşitli yerlerine yayılan kanserle mücadelesini İskenderun Gelişim Hastanesi’nde sürdürürken, bu süreçteki deneyimlerini diğer hastalarla paylaştı. 21 günde bir Almanya’dan Türkiye’ye gelen ve Özel Gelişim Hastanesine tedavisine devam eden P. Kahraman’ın meme kanseri hastalarına en önemli tavsiyesi ise moral olurken, anlattıkları KETEM’in de önemini bir kez daha ortaya koydu.
“Kanser olduğumu KETEM’den öğrendim”
Kahraman, “Almanya’da yaşıyorum. Türkiye’ye gelip giderken, halsizlikle birlikte, geçmeyen gripler yaşamaya başladım ve hatta iki ay boyunca tedavi gördüm. Rahatsızlığımın geçmemesi üzerine, yapılan tetkiklerde göğsümde kitle olduğu tespit edildi. Doktorum detaylı bir muayene yaptırmamı söyledi ve beni yönlendirdi. Üzerinde durmadım, çünkü kanser olacağım hiç aklıma gelmezdi. Aslında grip değilmişim. Bu süreçte, kanser vücudumda epey ilerlemiş. Daha sonra göğsümde portakal kabuğu şeklinde değişiklikler fark ettim. Göğsümün ucu şekil değiştirdi, çok acı yaşadım. Almanya’da birçok doktora gittim. Ağrının sebebine, süt bezeleri dediler. ‘Kanser olabilir miyim?’ diye sorduğumda, şüphelenmemem gerektiğini, böyle bir şey olamayacağını söylediler. Geçen yıl Mayıs ayında Türkiye’ye geldiğimde arkadaşım vasıtasıyla KETEM’e gittim. Orada mamografi çektiler. Ertesi gün kanser olduğumu öğrenince bayıldım. Gözümü açtığımda birçok bayan bana yardım ediyordu. Etrafımdaki kadınlardan üçü, kendilerinin de meme kanserine yakalandıklarını söyledi. O an kanserin ne kadar yaygın olduğunu öğrenmiştim. Filmi ekranda gördüğümde inanılmaz korktum. Kitleler ahtapot gibi göğsümü sarmıştı. Dördüncü evredeymişim. Erken teşhis olsaydı çok daha kolay bir tedaviyle bu süreci atlatabilirdim” dedi.
“İlaçtan çok, moralin etkisini gördüm”
Tedavi sürecinde moralin ve pes etmemenin önemine değinen Kahraman, “Ameliyat için Adana’ya gittim, fakat bu evrede yapılacak bir şey olmadığını öğrendim. Kitleler, lenf nodlarımı, karaciğerimi, göğsümü sarmış durumdaydı. Kemoterapi görebilirdim sadece. Bunun üzerine İskenderun Gelişim Hastanesi’nde Tıbbi Onkoloji Doktoru Sadık Bey’e geldim. Altı ay kemoterapi gördüm. Ağır bir süreçti, fakat moralimi hiç bozmadım. Etrafımdaki insanların çok desteğini gördüm. Kemoterapiden sonra ameliyat oldum. Göğsümden, tedaviyle küçülen tümörü aldılar ve lenf nodlarımı temizlediler. Bu süreçte sadece tedavi değil, moralin de çok etkisini gördüm. Düşünün ki, bana 15 ay yaşayabilir dediler, ben bunu aştım. Çok mutluyum. O kadar iyi bir çevrem vardı ki, saçımı bile benim için hazırladıkları eğlencede kestirdim. Doktorlarım bile şaşkın. Karaciğerimi sarmıştı. Şuan kitleler görünmeyecek kadar kaldı. Bu hastalıktan kurtulacağıma inanıyorum. Mücadeleme devam ediyorum. Erken teşhis gerçekten çok önemliymiş. Kontrolün önemini çok iyi gördüm. Fakat herkes benim kadar şanslı olmayabilir. O kadar yolu 21 günde bir tedavi almaya geliyorum. Erken evre olsaydım aralıklar daha farklı olabilirdi. Akılcı ilaç tedavisi görüyorum. Tabi sıkıntılı durumlarım oluyor. Ama bunları aşmayı biliyorum. Bunu da doktorlarıma borçluyum. Avrupa’da olsaydım, belki şuan yaşıyor olmazdım” diye konuştu.
“Erken teşhis önemli”
Meme kanserinin her sekiz kadından birinde görüldüğünü belirten İskenderun Gelişim Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Sadık Muallaoğlu da, “Bu hastalığın erken teşhisine yönelik yapılan meme kanseri taramaları, bu kanserden ölümleri ve hastalığın sıklığını azaltmada en etkili yöntemdir. Meme kanseri de tüm diğer kanser türleri gibi erken teşhisle, üstesinden geline bilinecek bir hastalıktır. ‘Kanserden değil, geç kalmaktan kork’ cümlesini, bu hastalıkla tanışan kişi daha iyi anlayabiliyor. Unutulmamalıdır ki, erken teşhis hayat kurtarır” açıklamasında bulundu.