Son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın gazetecilerden biri (Abdülkadir Selvi), son yazılarından birinde R. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının pek de öyle “çantada keklik” olmadığı şeklinde yorumlanacak şeyler yazmış. Oysa yakın zamana kadar hem Selvi, hem de Ak Parti’ye yakın kesimler, hatta Erdoğan’ı pek sevmeyen kesimler bile Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını “çantada keklik” görüyorlardı. Kazın ayağı öyle değil anlaşılan!
19 Haziran tarihli gazetelerde de seçim barometresinin yükseldiği açıkça belli. En azından Erdoğan destekçisi olmasa da, başka birine de açıkça destek vermeyenlerin ortak kanısı Cumhurbaşkanının ikinci tura kalacağı yönünde. Yani Ak Partililerin ‘Reis’inin işi zor!
Her ne kadar hem Cumhurbaşkanlığı, hem de milletvekilleri seçimleri bir arada yapılıyorsa da, seçim Cumhurbaşkanlığına odaklandı. Medya bile bu seçimi öne çıkardı. Hatta neredeyse seçimlerin iki aday arasında geçtiği söylenecek gibi: Bunlar Erdoğan ve Muharrem İnce!
Adayların konuşmalarını dinlediğimizde, 21’ci yüzyıl Türkiye’si için ümit vaat ettikleri pek söylenemez. Mesela merhum Süleyman Demirel’in her kelimesi hesap ve proje, gelecekle ilgili matematiksel bilgi veren konuşmalarını bulabilmek mümkün değil. Biri ağız dalaşı yaparak ve ortalığı gererek hiç arzu edilmeyen bir ortamda kutuplaşma dili kullanıyor. En azından böyle algılanıyor. Oysa bu dilin yararı olduğu söylenemez!
Bir diğeri olan ‘İnce’ de aslında incir çekirdeğini dolduran şeyler söylemiyor. Ama bugüne kadarki performansına bakıldığında Erdoğan’ın hakkından en iyi gelen aday olduğu açık. Çünkü Erdoğan’ın her yanlışı ustaca seçilip, ustaca ve ‘ince’ maharetlerle eleştiri oku olarak Erdoğan’a geri yönlendiriliyor.
İnce, daha önceleri çocuk sayısı arttırmak isteyen Erdoğan’a ‘Biz milletin kaç çocuk yapacağına karışmayacağız. Ama çocuk bezinin vergisini düşüreceğiz!’ diyerek ince bir manevra yaptı. Kanal İstanbul’un fantezi ve şu an için gerekli olmadığını, sadece bazı kesimlere arazi rantı sağlayacağını mantıklı bir biçimde açıkladı. Millet bahçesi ve kıraathane de cabası!
Son olarak cami meselesi devreye girdi. Erdoğan’ın kendisi için “Bazı CHP’liler son zamanlarda camiyi hatırladılar!’ şeklindeki ifadeye “15 yaşından beri Cuma namazı kılıyorum. Sen Allah’ın tahsildarı mısın da camiye kim gidiyor, kim gitmiyor diye hesabını tutuyorsun?” demesi de yanlış soruya doğru bir cevaptı. Ak Parti iktidarının şimdi FETÖ olan Gülen Cemaati ile ortaklık dönemi henüz unutulmadı. İslam dini, Allah ile kul arasındadır. Gülen’in bıraktığı yerden ‘Ruhban’ sınıfı gibi devam bu millete hayır getirmez!
Seçimleri garantiye almak maksadıyla bazı olağandışı düzenlemelere gidildi. Mesela her iki dini bayram öncesi emeklilere 1000’er TL ‘Bayram harçlığı!’ Konut satışlarındaki vergiler yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü. Devlet bankaları konut kredisini yüzde 0.98’e kadar çektiler. Konuştuğum her bankacı “zararına kredi” diyor. Nitekim yıllık faiz oranı yüzde 12’nin altında. Oysa bankalarda vatandaşın para yatırması için yüzde 14.5 ve üzeri teklif yapan özel bankalar var…
Erdoğan’ın İstanbul mitingine DYP eski başkanı, bir dönemin Başbakanı Tansu Çiller de katılmış. Çiller uzun bir süredir suskundu. Başbakanlığı döneminde bugünkü İP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Meral Akşener’i de siyaset sahnesine çıkaran kişiydi. Ne oldu da, Çiller Erdoğan’ın saflarında yer tuttu? Anlaşılan gerçekten de Cumhurbaşkanlığı çantada keklik değil. Üstelik devlet ve özel medya habire Erdoğan ve partisine yontarken…
24 Haziran akşamı Meclis’in geleceği de belirsiz. Şayet HDP barajı aşarsa Ak Parti’nin Meclis’te çoğunluğu sağlaması tehlikeye düşüyor. Diyelim ki Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi. Bu negatif tablo karşısında Meclis’te hem kendisi, hem de Ak Parti ‘Topal Ördek’ konumuna düşecektir. Bu ise düşünmek dahi istemediğimiz kargaşa ve sıkıntılı bir ortamı yaratabilir!
Son Söz: Siyaset yazmayı sevmesem de yaklaşan seçimlerin son günlerde sisle kaplanması ve ülkenin geleceğiyle ilgili kaygı yaratma ihtimali bu kararımı değiştirdi. Adaylar, milletimizin kutuplaşma, kargaşa değil, kucaklaşma ve birlik-beraberlik istediğini unutmasınlar!