Medeniyetler Kenti Hatay’daki bu sessiz çığlıkları duyuyor musunuz?
* * *
İş makinaları hazır.
Ekip tamam.
Bina, yıkılmamak için direniyor!
Nasıl bir tablo bu?
Binanın da bir bildiği vardır elbet!!!
* * *
Hatay’da yıkılan binalardan sonra ayakta kalmakta direnen ve binlerce insanı kurtaran binalar yıkılırken içi ‘cızzzz’ edenler o kadar çok ki…
* * *
Makinalar çalıştı.
Binaların o mahzun bakışlarını fark ettiniz mi?
Ağlıyorlar sanki!
O binada oturanlar doluşmuş etrafına.
Anlatabilmek çok zor!
Anne – baba.
Çoluk – çocuk.
Ne kadar acı!
İş makinaları binaya yaklaştıkça, hem binadan damlayan gözyaşları, hem de binada oturanların gözyaşları birbirine karışıyor!
İlk darbe binanın kolonlarına.
Yani, ayaklarına!
Darbeyi yedikçe sendeliyor!!!
Balkonlardaki küçük masalara ilişiyor gözlerimiz.
Birkaç sandalye.
Çamaşır ipinde asılı birkaç çamaşır.
Kenarda duran küçük sehpa.
Bazılarında çay bardakları duruyor masada.
Bazı yerlerde kahve fincanları yarım!
* * *
Tüm bunları bir film şeridi gibi izlerken, tam da o an büyük bir çatırtı sesiyle irkilip binaya odaklanıyorsunuz.
Kolon patlayınca, bir uğultu.
Binanın ayağı kırılınca, acı içinde kıvranıyor!
O koca bina saniyeler içinde yerle-bir.
* * *
Her dairenin bir hikâyesi var bu binada!
Nice hayatlar.
Doğum günleri kutlanırdı.
Hüzünler.
Mutluluk şarkıları yansırdı.
Biliyor musunuz?
Çocuklar bu dairelerde doğmuştu.
* * *
Binalar yıkıldı sanıyorlar!
Onların hepsi birer ‘YUVA’ idi.
Bu duyguyu çok gördüler bize!
Anlayamadılar!
Anlayamayacaklar da!
Her binanın yıkımı sessiz bir çığlık gibi!
Acımızı yaşamamıza bile fırsat vermediler!!!