Önemli bir toplantıda herkes salondaki yerlerini alıyordu.
* * *
Toplantı saatine az bir zaman var.
Konuşmacılar da yerlerini aldı.
Salon dolmamıştı ama kalabalık sayılırdı.
Gündem programı.
Konuşmacılar.
Her şey planlıydı.
Sunum çok güzel.
Konuşmacılar iyi hazırlanmış.
Derslerine çalışmışlar!
Toplantının akışı klasik bir şekilde devam ediyor.
* * *
Hemen hemen her toplantının bir düzeni var ve o düzen içinde konuşmalar devam ederken, genellikle izleyicilerin fırsat buldukça salonu terk ettiği görülür.
Yine bir toplantıdayız.
Israrla salondan bir el kalkıyor.
Kendi görüşünü aktaracak.
Sunucu her nedense görmezden geliyor!
Birkaç kez tekrarladı genç adam:
“Konuşabilir miyim?”
Bir ara mikrofon uzatıldı.
Konuya hâkimdi.
Konuştukça hayranlıkla dinledik.
* * *
Üniversite son sınıfta okuduğunu ve fırsat buldukça bu tür önemli toplantılara katıldığını ifade ederken, nasıl da kendinden emin konuşuyor.
Önce eleştirisini dile getirdi:
“Toplantılarda sadece dinliyoruz, konuşturulmuyoruz! Zaten konuşanlar, her zaman konuşuyor. Genç beyinleri dinlesinler artık!”
Alkışlandı.
Konuşma sırası ondaydı.
Tane tane anlattı.
Gerçek bir çevre dostuydu.
Dinletiyordu da!
* * *
Gençler, bizim umudumuz.
Yeter ki onlara fırsat verelim!
Bırakın konuşsunlar.
Türkiye’nin aydınlık yarınlarıdır onlar!