Dün gece oldu bunlar!

Cumartesi gecesi, geç saatler…
Hilal Ay’ın güzelliği anlatılamaz, yaşanır.
İncecik bir çizgi gibi.
Aşık olmak için çok neden var!

Gökyüzü siyah mı?
Mavi mi?
Alaca bir renk mi?

Her ay dönümünde sabırsızlıkla beklenen bir tablo!

* * *

Hilal Ay’a yoldaşlık eden yıldızın parıldamasıyla hayranlığının daha da arttığını farketti ve ‘ay-yıldız’ tablosu karşısında adeta büyülendi.

Avuçlarını dudaklarına götürdü.
Öptü, öptü, öptü…
Büyük bir sevgiyle bidaha öptü.
Bidaha, bidaha öptü.

Bu nasıl bir sevgi?
Apayrı ve duygusal bir bağdır bunun adı!
Sohbet ediyordu.

* * *

Bulutlar da eşlik ediyor görsel şölene.
Hilal Ay kayboluyor bazen.
Saklambaç oynuyorlar dersiniz!

Sohbet mi?
Kavuşmak mı?
Özlem mi?
Selam faslı mı?

Gecenin ilerleyen saatlerinde taaa uzaklara sevgisini göndermek için acele ediyordu çünkü az sonra ayın denizle buluşmasına tanıklık edecek.

Uzun sürmedi.
Denizin uçsuz-bucaksız derinliklerinde kayboldu Hilal Ay.

Biliyordu ki; gittiği yerde sevdiğiyle buluşacak!

* * *

Gözlerini kapatıp, bu buluşmanın tadını doya doya yaşamaya devam ediyordu, tatlı tatlı esen denizin esintisiyle…

Bu kadar güzel.
Bu kadar saf.
Bu kadar temiz.

Mutluluk yüzüne nasıl da yansımış.
Haykırıyor:
“Biri ay, biri de ay parçası!”

Mesajının yerine ulaşmasını istedi.
Ayın ardından seslendi gülümseyerek:
“İkiniz de birbirinizden güzelsiniz!”

* * *

İyi Pazarlar!
Tanrı’nın bizlere sunduğu güzelliklerin tadını doya doya yaşayın dilerim.

Sevgiyle ve huzurla…