İskenderun’u vampir gibi sömürdüler, ama..

Capcanlı bir şehrin, kaderine terk edilecek hale nasıl getirildiğinin ibretlik öyküsüdür bu!

İskenderun!
Dünyanın en güzel kentlerinden biri idi.

‘idi’ diyorum!
Geçmişe biraz göz atmak yeter.

Pırıl pırıl kumsalı.
Modern Kent yaşamı.
Kültür Merkezi.
Bilgiyle donanmış insanları
Bir Avrupa şehriydi.

Ticaret hacmi.
Limanı.
Merkez Bankası.
Zanaatkarları.
Turizm potansiyeli.
Tarihi dokusu.
Tarımdaki verimliliği.

Tüm kurumların bölge müdürlüklerinin varlığı ise İskenderun’un çok önemli bir ticaret merkezi olduğunun en iyi göstergesiydi.

Para kazananlar, yatırımlarını çoğunlukla başka kentlere yaptı!

Çarpık Kentleşme.
Beton yığınına dönen şehir.
Katledilen tarım alanları.
Taş yığınlarına çevrilen sahil.
Liyakatsiz yönetimler.
Amanosları katleden taş ocakları.

Adım adım İskenderun’un ruhunu çalanlara çanak tutuldu ve maalesef göz göre göre bugünlere gelindi!

İskenderun, ‘Dilovası’ gibi çevre katliamının yaşandığı bir yer olma yolunda da hızla ilerliyor.

Nasıl bu hale geldi?
İskenderun’u vampir gibi sömürdüler, ama…

İşte bu ‘ama’yı masaya yatırmak şart!

* * *

Bu süreçte; İskenderun Ticaret Odası’nın nereden nereye getirildiğini araştırdığımızda çok sorunun cevabını bulabiliriz.

Yerel Yönetimler.
İskenderun Ticaret Borsası.
Oda ve dernekler.
Sivil Toplum Kuruluşları.

Depremden sonra çok daha iyi gördük ki; İskenderun gerçekten sahipsizmiş!