Yazıya başlarken söyleyim de…
Sizi çok seviyorum.
Gönül bağıdır bunun adı!
Her gün yazı yazmak ve sizlerle burada bir duygu fırtınası içinde olmanın farklılığını yaşayan biri olarak çok mutlu olduğumu özellikle vurgulamak istiyorum.
Yine de zaman zaman içimde esen fırtınaları dindiremediğimi de bilmelisiniz!
Fırtınalar bir yana!
İnsanım her şeyden önce.
Duygularım işte.
Sevinçlerim.
Bazen de hüzünlerim.
Hangisi ağır basarsa!
Bugüne gelince…
Bilemiyorum!
Yazmakta zorlanıyorum!
Çok karışık!
Hatta…
Rüzgârla birlikte savruluyor.
Toz zerreleri gibi!
Nereye uçuşuyor?
Yorgunluk mu?
Kaçış mı hissediyorum?
Özlem mi?
Onu da bilemiyorum!
‘Zaman zaman siz de yaşamıyor musunuz?’ sorusuna cevap verirken zorlanmayacaksınız ve cevabınız da net olacak:
‘Evet!’
İyi düşünün!
Gözleriniz uzaklarda.
Taaa oralarda!
Dalgın dalgın bakıyorsunuz.
Olmuyor mu?
Sevdikleriniz yanınızda mı?
Çok uzakta mı?
Ne hissettiğinize bağlı!
İtiraf edin!
Duygularınız mı ağır basıyor?
Mantığınız mı?
Kazanan kim?
Hayaller mi?
Gerçekler mi?
Söylesenize!
Ben de bugün öyleyim işte!
Bazen güneşli.
Bazen rüzgarlı.
Bazen de toz bulutu gibiyim!
Nasıl bir karmaşa bu?
Bugün beni affedin!
Kendimle konuşmak.
Kendimi dinlemek istiyorum.
Çok uzaklardayım.
Düşünüyorum.
Kımıldayamıyorum sanki.
Prangayla bağlanmışçasına!
Ne ola ki?
Yine de yazmayı başardım!
Bu duygu fırtınasının nedeni ne peki?
Öylesine işte!
Tıpkı sizin duygularınız gibi.
Bugünlük de böyle olsun!