İçler acısı.
Gerçekten içler acısı durumdalar.
Bir dokun, bin ‘Ahhh!’ işit.
Zam!
Zam!
Zam!
Girdileri fazla.
Ürün fiyatları çok çok altında!
Feryatları duyan yok!!!
Tarımdan uzaklaşıyor çiftçilerimiz.
Maalesef çok acı bir durum bu!
Türkiye’nin yarınları için çiftçilerin ve ziraatın ne kadar önemli olduğunu anlamak için tarihi iyi okumak gerek.
Mustafa Kemal Atatürk’ün çiftçilere verdiği önemi iyi anlamak gerek!
16 Mart 1923
Atatürk, Adana Çiftçileri ile konuşuyor.
Konuşmaya başlarken bile duygulu Atatürk:
“Diyebilirim ki; hayatımda yaşadığım en ulvi, en sâde, en mes’ut ve samimi gece bu gecedir. Çünkü bu gece çok derin hûrmetlerle, muhabbetlerle merbut olduğumuz milletimizin ekseriye azimesini teşkil eden çiftçilerimizle bir sofrada bulunuyorum, sofrada onların emekleriyle husul bulmuş ekmeği onlarla beraber yiyoruz.”
Aynı masada olmayı mutluluk sayıyor.
Hürmetlerini sunuyor çiftçilere.
Samimi duygularını ifade ediyor.
Yani…
Atatürk, çiftçilerin önemine vurgu yapıyor!
Atatürk, konuşmasına devam ediyor:
“Arkadaşlar Dünya’da fütuhatın iki vasıtası vardır. Biri kılınç, diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı buluyorum. Zaferinin vasıtası yalnız kılınçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, terzil edilir, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişaniyeti o kadar azim ve elim olur ki, kendi memleketinde bile mahkûm ve esir halde kalabilir. Onun için hakiki fütuhat; yalnız kılınçla değil, sabanla yapılandır.”
Hadi yorum yapın!
Çiftçilerin önemi daha nasıl anlatılabilir?
Gelelim konuşmanın can alıcı noktasına:
“Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin ekseriyeti azimesi çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık!”
Sözün bittiği yer!
Çiftçileri hor görmeyin!!!
Çiftçilerimizi iyi dinleyin!
Çiftçilerimizi hak ettikleri değeri verin.
O kadar dertliler ki!
Bu gidişle çiftçiyi cımbızla ararız!!!