Sana yazdım bu mektubu!

Merhaba!
Eskiden olduğu gibi görüşemiyoruz.
Umarım iyisindir.

Havadan-sudan yazmayacam.
Dertleşmek istiyorum biraz.
Adına ‘özlem’ desek çok yerinde olur.
Gerçekten özlemişim!

Hatırlar mısın her görüştüğümüzde ne kadar neşeliydik ve genellikle güzel konulardan bahsederdik.

Son görüşmemizde biraz üzgündün.
Baban rahatsızdı.
İkimiz de hüzünlenmiştik.
Umarım iyidir baban.

Şu telefon mesajları bana hiçbir duygu vermiyor; o kısaltılarak kullanılan kelimeleri bazen zor çözüyorum.

Adına teknoloji mi desek?
Yoksa…
Dilimizi katletmek mi desek?

Mektubuma başlarken ne kadar heyecanlandığımı anlatamam sana; önce bir anlam veremedim

Çok garip!
Yazı yazmayı özlediğimi fark ettim!!!

Konuşmak mı istiyoruz?
Göz göze bakışarak konuşurduk.

Uzakta mıyız?
Mektuplarla yüreklerimiz buluşurdu.

Her fırsatta biraraya gelir, yemek yerdik.
O kadehlerin ‘çin-çin’ sesi bile farklıydı!
Yine de ‘Şerefe’ be arkadaşım!

Bilgisayar çıktı.
Görüşmeler kayboldu yavaş yavaş!

Akıllı telefonlar çıktı.
Duygular ‘sanal’ âleme teslim oldu!

Hele hele…
Özene-bezene yazdığımız ve her satırına duygularımızı kattığımız o mektuplardan eser kalmadı!

Mektupların içinde sakladığımız gülkurusu yaprakları hatırlıyor musun?

Hani o mektupları da saklardık ya!
Pazar günleri açıp tekrar tekrar okurduk.
Tatil huzuruydu bu mektuplar!

Mektubuma son verirken, tüm ailene sevgi ve selamlarımı ilet lütfen.

Teknolojiye ‘Evet’!
Amma…
Duygularımızın teknolojiye esir olmasına ‘Hayır’!

Kalın sağlıcakla ‘CAN’ kardeşim.
Mektubunu sabırsızlıkla bekleyecem.

Bir cevap yazın