-Merhaba!
-Epeydir görüşemiyoruz kardeş.
-Biraz sohbet edelim mi?
Sahilde yürürken bir anda arkamdan seslenen kim diye geriye dönüp baktığımda O’nu gördüm.
Şaşırdım.
Çok da sevindim.
Özlemişim.
Üstü-başı perişan!
Saçı-sakalı birbirine karışmış.
Gözleri parladı bir an.
İki dostun buluşma sevinci bu.
Gerçekten çok sevindim ben de çünkü uzun zamandır karşılaşmıyordum ve sohbetini de özlemişim.
Ağır ağır yürüyoruz.
Mimikleri bile çok şey anlatıyor.
Hem anlatıyor.
Hem de durup durup bir de kendi yorumluyor.
Nasıl da sevinçli.
Durakladı bir an!
İstediklerini sıraladı hemen.
-Hadi bir şeyler alalım.
-Karnım da aç.
-Hem yeriz, hem laflarız.
-Kebap yemeyi çok özlemişim.
Hemen iki dürüm ve iki ayran alıp gözümüze ilişen ilk banka oturup, bir yandan konuşuyor, bir yandan da dürümlerimizi iştahla yiyoruz.
Deniz kenarındayız.
Dalga sesleri bir fon müziği gibi!
Allahım, nasıl da keyifli.
Bir de havanın tatlı esintisiyle denizin kokusu.
Şu zenginliği bir düşünün!!!
Sohbet koyulaştı.
Konu döndü dolaştı, gündeme geldi.
Anlatıyor da anlatıyor.
Belli ki yaşı biraz da ilerleyince yorulmuş!
Hüzünleniverdi bir an!
İkimiz birden sustuk.
Hangi arada dürüm kebapları bitirmişiz?
Kahkahaları patlattık!
Saatler geçmiş.
Gerçekten farkına bile varmadık.
Sohbet koyu olunca!
Ayrılma vakti gelmişti artık.
En kısa zamanda görüşme sözü verdik.
Nasıl da kucaklaştık.
Giderken hüzünlenmedim desem yalan olur.
Biraz zorlanıyordu yürürken!
‘Yorgun Demokrat’ halini o an çok net hissettim.
Birkaç adım gitmişti ki…
El sallayıp giderken yine diyeceğini dedi:
“ADALET yoksa, hiçbir şey yok!!!”
Adeta çakılıverdim!
Gözlerim doldu.
Gözden kaybolana kadar ardından baktım.
Kimbilir bir daha görebilir miyim?
Bu ‘Yorgun Demokrat’ kim mi?
Hani sokaklarda ‘şarapçı’ diye hor gördükleriniz var ya!
Benim can dostlarımdan biri.
Hiç, onlarla konuşmayı denediniz mi?
Konuşamazsınız ki…
İç dünyalarına girmeye gücünüz yetmez!
‘Şarapçı’, öyle mi?
Dost ve merhamet yüreğidir onun adı!
Anlayabilene!!!