Sal çayıra, Mevla’m kayıra!

Seçilmiş de koltuğa oturmuş.
Hava-civa 1500!
‘Ben neymişim?’ havasında pır-pır-pır uçuyor!
Kerameti de kendinden sayıyor!!!

Her seçim sonrası yaşanan böbürlenme tablolarını gördüğümüzde, elbette ki şaşkın bir şekilde seyrediyoruz.

Seçim sonralarını bir hatırlayalım.
Koltuk hangi durumlara sokuluyor?

1- Koltuğun altında ezilenler var.
2- Koltuğa yapışanlar var.
3- Koltuğu kişilik sananlar var.
4- Koltuğa âşık olanlar var.
5- Koltukta habire kasılanlar var.
6- Koltuğu ‘kasa’ sananlar var.
7- Koltuktan hiç ayrılmayacaklarını sananlar var.

Tamam!
Var, var da…

Haksızlık etmeyelim.
Koltuğu tınlamayıp, kendini hizmete adayan çok nadir olan seçilmişler de var ve her daim saygı görürler.

Şimdi soruyorum.
Etiket mi?
Hizmet mi?

Seçim öncesi ‘kedi’!
Seçildikten sonra ‘aslan’!

Vay, vay, vay!!!
Dersiniz ki dünyayı kendisi yaratmış!!!

Seçimi kazananın ‘ego’su da tavan.
Parti de kimmiş!
Beraber çalıştığı ekibi de kimmiş!
Öteki kimmiş!
O, kimmiş!
Bu, kimmiş!

Varsa, yoksa kendisi!.
Çok ‘özel üretim’ mahsulü ya!!!

Toplasan aynı!
Çarpsan aynı!
Çıkarsan aynı!

Sonuç hiçbir zaman değişmiyor.
Sıfır elde var sıfır!!!

Şu deyimi çoook seviyorum:
“Sal çayıra Mevla’m kayıra!”

Ne gariptir!
Koltuklar sürekli yerinde duruyor.
Ama…
Kimler geldiii, kimler geçtiii!!!

Bir cevap yazın