Jeremy BENTHAM’a göre, “Doğru ve yanlışın ölçütü; en çok sayıda kişiye, en büyük iyiliği sağlama esasıdır.” “İyi bir hükümet; en fazla sayıda kişi için, en büyük mutluluğu sağlar.” Bu rasyonel bakış açısı, hükümetlerin üstlendikleri görev ve sorumlulukları yerine getirmede mazeret üretmeden çözüm bulma çabasını öne çıkarmaktadır. Hükümetler görevlerini icra ederken toplumsal eşitsizliğini minimize etme sorumluluğunu da taşırlar. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, toplumsal eşitsizlik, değişen tercih ve talepler, konjonktürel yapı, teknolojik ve bilimsel gelişmeler, refahı tabana yayma zorlaması, hükümetleri yönetimde en zorlayan dinamikler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Etik ve bilimsel siyaset felsefesinde ise, her şeyin mantıklı bir çözümünün olduğu işaret edilmiştir. İktidar olan, hükümet eden mutlaka genel iyi ve doğruyu aramak zorundadır. Bu durum da geniş tabanlı bir uzlaşı kültürünü zorunlu kılmaktadır. Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği ülkelerde iktidar ve muhalefet arasındaki uzlaşı kültürü, toplum mutluluğunu optimal düzeye taşımaya odaklandığından bu kabil ülkelerde, öz eleştiri, eleştiri, ders çıkarma, yorumlama ve değerlendirme gibi hem iktidarın, hem de muhalefetin kullandığı bu retorik araç, siyaset felsefesi açısından anlam kazanmaktadır. Siyasetteki bu zenginlik ve çeşitliliğe büyük bir katkıda hiç şüphesiz özgür ve tarafsız medya organlarından gelmektedir. Çünkü buralarda her şeyin güvencesi hukuktur. Yönetenlerin, yönetilenlere karşı temel sorumluluğu reel demokrasi ve onun vazgeçilmez unsurlarıdır. Temel hak ve özgürlükler tabana yayılmış, düşüncenin üzerindeki korku mekanizmaları yok edilmiş, toplumsal talep ivme kazanmış ve iktidara yön vermiştir.
Bizim iktidar ve yönetim anlayışımız pragmatik demokrasiye evrilmiş, bu anlayış iktidara yeniden gelme, iktidarını sürdürme amaçlarının temel aracı haline gelmiştir. Siyaset matematiği açısından bizim ülkemizde iktidar muhalefet ilişkileri, eleştirileri, düşünceleri ve perspektifleri; “Tencere dibin kara-seninki benden kara” mizansenine dönüşmüş, içi boşaltılmış, mesleki etik ilkeleri eşiğe süpürülmüş, haber kovalamak yerini, haber yapma kurgusuna çevirmiş, vicdan ve kalemin adaleti sıfırlanmış, her gün iktidara methiyeler düzen bir medya anlayışı da bu mizansene zemin hazırlamıştır. İleride gelecek nesillerin çokça tartışacağı Partili Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ise, bu sisteme geçme arifesinde yapılan seçimlerin yankılanan propagandalarının hemen hemen çoğunluğu bu sistemde yerine getirilememiş, iktidarın karşılaştığı her sorun ve kriz değeri olan olay karşısında kendisine yöneltilen eleştirileri, darbe çığırtkanlığı ve benzeri argümanlarla karşılaması uzun süredir siyasette bir yorgunluk ve bezginlik hissi uyandırmaktadır. Artık yeni bir yeni anlayışı üretimsizlikten tıkanmış, geçmişe ve onun derinliğine inilerek oralardan bir savunma mekanizması üretme çabaları, gündelik siyasetin rutinleri arasına girmiştir. Ekonominin içinde bulunduğu sıkıntılı duruma karşı yöneltilen eleştiri ve yorumlar, dış güçler argümanına sokulmuş, Planlı kalkınma modelinin kendisi sayılan Devlet Planlama Teşkilatı ve onun içinde örgütlenmiş Yüksek Planlama Kurulu adeta sahneden silinmiştir. Cumhuriyetin devlet aygıtı içindeki birçok kurum ve kuruluşu, sistemin çarpan etkisi altında kalmış, bağımsız ekonomik kurum ve kuruluşlar talimatla yönetilme irrasyonel yöntemini benimsemiştir. Ya tarafsın ya da bertaraf anlayışı, gelinen noktada demokrasiyi tıkamış, çağdaş, rasyonel, hukuki ve etik siyaset; siyaset metodolojisinden koparılmıştır. Siyasetin yapıcı ve kucaklayıcı yüzüne özlem artmıştır.