Benden ötedir ancak bahtiyarlık…

(Sağlık ordusuna şükranlarımızla)

Yaşam; “Ne gökten indirilmiş imanın, ne de mutlak aklın kendi yerine geçirilmesini hoş görmez” der Ortega y GASSET. Çünkü yaşamsal akıl kendi konumunu zorlayanları dışlama yerine, onlarla bir paralellik kurmayı ve sentezlerinden yararlanmayı tercih eder. İnsan zihinsel yönlendirmeleriyle yaşamını optimal düzeyde realize etme çabasındadır. Ancak insanın benlik ve yaşadığı toplumun ortalaması olması, onun kendi toplumsal değerleriyle biçimlenmesini sağlar. Bu bağlamda yaşam perspektifleri, yerküre üzerinde çok ciddi farklılıklar ve kırılmalar yaratmaktadır. Örneğin Avrupalı yaşamı dibine kadar yaşamak isterken, bir Hintlinin en yaşamsal kararı, yaşamdan el çekmektir. Bu paradoksal bakış ve yaşam biçimleri ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya belirgin farklar şeklinde kendini gösterir. Kimi insana göre de yaşam adanmaktır. Ancak, Ahiret yaşamını garanti edebilirsek, dünya yaşamı anlamlanacaktır.

Bir başkasına göre… İşte bu ikincil yaşam uğraşısı, insanın kendini gerçek ve doğruları yanılmaya meydan vermeden okuyup, kavramadan tüketmesi anlamına gelmektedir. İşte tam burada karşımıza tanımlamak kavramı çıkmaktadır. Tanımlamak: gökten indirilen imana göre mi, yoksa mutlak akılın sentezine göre mi yapılacak? Sonuç, insanın yaşadığı toplumsal yargının bir uzantısı olacaktır. Tanımlamakta bir kısım şeyleri dışlamak, bir kısmını yadsımak, tanımlamanın en yalın ifadesini oluşturacaktır. Peki bu zihinsel atraksiyonlar da Bilim nerede konumlanabilecektir? Ortega y GASSET: Bilimin iki ayrı işlemden oluştuğunu söyler… Biri; insanoğlunun kendi öz ve özgür cevherinden var ettiği, yalnızca onun hayalinden doğma yaratıcı işlem.. Diğeri ise, insanın düşlediği gerçeği, insandan başka şeylerle, onu çevreleyen şeylerle, olaylarla, verilerle karşılaştırma işlemi…

Görüldüğü gibi her ikisinde de vurgu ve tonlama, tekil özne olan insan üzerinde yoğunlaşmış, bilimin nihayetinde akıl süzgecinden geçmesini gerektirir. Evetlenmemiş hiçbir olay veya olgu, bilimsel veri olarak kabul görmez. Bilimin şu günlerde dünya gündeminde olan Pandemi sürecindeki hali ise, olay ve olgulardan el çekmiş, adeta hayal gücüne terk etmiştir. Onun içindir ki; gezegenimizde bu pandemi ile alakalı olarak yoğun aşı ve ilaç yani çare bulma çalışması yapılmaktadır. Şu anda dünyanın tek ve gerçek gündemi olan pandemi de, sağlık çalışanlarının gösterdiği olağanüstü çaba ve duyarlılık, her türlü takdirin üstündedir.

Esasen bilim ve aklın rehberliğinde çalışmalarını sürdüren hekimler; yaptıkları işin sadece hekimlikten ibaret olmadığını, toplumsal, ekonomik, politik ve kültürel dinamiklerin, bilimsel çözümleme ve rasyonel çözüm kaynağının da bu meslekte olduğunun yüksek bilincindedirler. Diyalektik ve yaratıcı düşünce örgüsünün, uzun, yorucu ve emek gerektiren öğrenim süresinden sonra, sahaya inen her hekim; kendine yüklenen görev ve sorumluluğun, vicdani ve ahlaki zeminde, bilimsel akıl ve ince bir zeka eşliğinde yerine getirmenin ulvi duyarlılığını yaşamaktadır.

Ülkemizde de yaşanan bu sıkıntılı sürecin tam odağında görev yapan, apoletsiz sağlık ordusu; aslında çalışma süresince birçok mesleğin temel felsefe ve matematiğini de yerine getirmektedirler. Onlar her hastanın doğrulanmış yaşamlarının öykü kahramanları, sırdaşları, öğretmenleri, öğrencileri daha da önemlisi yoldaşları olmuşlardır. Salgın dönemlerinde en önde, savaşlarda cephe gerisinde, her birinin öbürlerinin ya da hastalarının dilek ve düşüncelerini, sıralama değil görev öncelenmesi temel ilkedir. İşte bu asıl sahici gerçek; onların görev yaparken aldıkları içsel gizemli güç kaynağı, ahlak temelli vicdanlarından beslenmektedir. Yani başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanları tükenmeden yanmaktadır.

Gözlerinden yansıyan umut ışığı, dillerinden dökülen moral dolu güzellikler, şefkat dolu davranışlar, onları gönüllerde ayrıcalıklı yere oturtmuştur. Onlar ki; alkıştan çok fazlasını hak edip, gönüllerden zihinlere akan insancıl sevginin naif özneleri… Gerçek kahramanlar, çocukların düşlerini süsleyen, belleklerimizde açan güzel kokulu umut baharı çiçekleri… Apoletleri halkın gönlünün derinliklerinde filizlenen taze bahar minnettarlığı… Heyse‘nin şiirinde belirttiği gibi, “Ey yürek yarası, ey sen sonsuzluk, benden ötedir ancak bahtiyarlık” Bahtiyarlığınızın ve insanlık sevginizin sonsuzluğu dileğiyle hepinize selam olsun…

Bir cevap yazın