70’li yılların sonlarına doğru ekranların siyasi içerikli en anlamlı iz bırakanı şüphesiz rahmetli Erbakan Hocaydı. Bizlerin çocukluk dönemi sonu, gençlik dönemi başlarında, bir büyük siyasi hiciv ustası olan Sayın Erbakan’ın ‘Kadayıfın altı kızardı’ ve benzeri espirili ve anlamlı siyasi yaklaşımını 80’li yıllarda Gulu Gulu dansı ve benzerleri izledi.
Tüm yaşamını ve idealini İslam Birliği için adayan bu siyaset adamı, İstanbul Erkek Lisesi’ni birincilikle bitirip, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliğine kayıt hakkı kazanmasına rağmen, sınava girerek aynı bölümü sınavı kazanarak okumayı yeğledi. Bu üniversiteyi 4 puan üzerinde 3.96 ile ve birincilikle bitiren ve bugüne kadar kırılamayan bir başarıya imza atan usta siyasetçi, aynı bölüme asistan olarak girdi. Üniversite yönetimi tarafından Almanya’ya gönderilen Erbakan, burada üstün araştırma çalışmaları nedeniyle, önemli sanayi ve harp sanayi alanlarında çalışmalarda bulundu. Türkiye’ye dönünce Gümüş motor fabrikasının kurulmasına öncülük etti. Devlet planlama teşkilatında çalışan Erbakan ileri tasarım ve geleceği okuma konularında fark yarattı. Siyasete girmesinden sonra gerçek bir yerli ve millici oldu. Akrandaşı Ecevit gibi… Ağır sanayi hamlesiyle Türkiye‘nin ekonomik kalkınmasını ideal olarak benimsedi. Yerli ve milli sanayinin teşvikçisi ve temsilcisi oldu. Dünya görüşü ve felsefi inancı bakımından diğer liderlerden farklı bir yol izledi. Amerikan emperyalizmi ve İsrail siyonizmi karşısında iddialı ve kararlı duruşunu hiç bozmadı. Avrupa birliğine karşı İslam Birliği kozuyla oyuna katıldı. Onlar ortak biz Pazar, argümanını dilinden düşürmedi. Mazlumun, ezilenin ve ötekileştirilenlerin yanında olmayı tercih etti.
Milliyetçi Cephe hükümetlerinde denge ve denetim mekanizmasını üstlendi. Her fırsatta ülkenin sanayileşmesinin altını çizdi. Partisinin oyu ve milletvekili sayısı ölçüsünde özellikle koalisyon hükümetlerinde anahtar rolü oynadı. Milli Görüşün Türk ekonomik, siyasi, kültürel ve toplumsal alanında açılımını gerçekleştirmek için çok uğraştı. Siyasi düşünce ve ufkunu Alman disiplini, kararlılığı ve yaratıcılığıyla zenginleştirdi.
Yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük Türkiye ve yeni dünya ideali üzerine kafa yorarak, siyasi eğilimini biçimlendirdi. İsrail siyonizmine karşı eylem ve söylem birliğinden sapmadı. Gazze ve Filistin’e koşullar ne oluşa olsun gideceğim diye tutturmadı. Her olay karşısında açık ve net fikir beyan eden Erbakan Hoca, Ecevit gibi Amerikan emperyalizmi ve ekonomik uzantısı kapitalizme her fırsatta meydan okudu. Liberal ve neo-liberal ekonomik politikalar karşısında, ağır sanayi hamlesiyle, yerli ve milli duruşuyla oyunda kalmayı becerdi.
Doğru Yol Partisi’yle kurduğu koalisyon döneminde işçiye, memura verdiği ücret ve maaş zamlarıyla tarihe geçerken, çiftçi ve köylüye de taban fiyat artışlarında emsalsiz bir başarıya imza attı.
İslam ülkeleriyle yakınlaşması, onları bir çatı altında toplamaya çalışması, Küresel efendileri rahatsız etti. 28 Şubat post-modern askeri dayatmasının ortam okumasının ardından, kendi deyimiyle bir kısım medyanın inanılmaz linç kampanyası ile başbakanlıktan ayrıldı. Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davalarıyla uğraşırken, 2002 seçimlerinde yerli ve millici oldukları için Ecevit ile birlikte seçim barajı altında kaldı. Dünyayı okuması ve yorumlamasında, küresel kapitalistlerin ve Siyonistlerin yerel ve bölgesel işbirlikçilerini önemsemediğinin bedelini ödedi. Parlemento dışı kalmasına rağmen, kendisinin yetiştirdiği ve siyasi olarak olgunlaştırdığı dava arkadaşlarının kendisini terk etmelerini, sınıftan kaçan yaramaz çocuklara benzetti. Ülkenin her sorunuyla yakından ilgilendi. Özelleştirmeler karşısında yapılan yanlışları dile getirdi. Serbest piyasa ekonomisinin dayattıklarını eleştirirken, çözüm önerilerini millici ve yerli bir ruhla sundu. Küresel emperyalizmin kendini tasfiyesine karşın dava arkadaşlarının yaptıkları daha ağır geldi.
Milli Görüş Gömleğini çıkarmadı, çıkaranları küresel gelişmeler ve dik duruş ekseninde yorumladı. Türk siyasi yaşamına anti-emperyalist, kapitalist ve Siyonizm karşıtı olarak geçti. Yerli ve Milli olmayı hep taklitlerinden sakındı. Taklitçileri siyasi hicivle eleştirirken, geleceğe anlamlı notlar bıraktı.