Siyaset-yönetim analizi ve gelecek perspektifi açılımında, partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, devlet aygıtındaki çözümsüzlük emareleri ortaya çıkmıştır. Parlamenter hükümet sisteminden, dünyada pek eşi görülmemiş böyle bir sisteme geçme, yönetim aşamasında partiyi devlet argümanını içinde güçlendirmektedir. Çağdaş siyaset bilimcilerin değerlendirmesi de zaten bu yöndedir.
Türkiye özelindeki bu sistemin, uygulama aşamalarında çözümsüzlükler üretirken, devletin bağımsız ve tarafsız konumları evrilmeye başlamış, başta yargı ve hukuk olmak üzere, sistem kendi içinde bozulmaya başlamıştır. Bireyin hak ve hukukunu korumaya yönelik yargı ve hukuk sistemi talimatla yönlendirilmeye başlanmış, bireyin devlete ve üçüncü kişilere karşı yaşadığı hak kayıpları, sistemin hukuksuz yargısıyla birlikte derinleşmiştir. Hukuk ve yargı sistemiyle birlikte bozulan devlet aygıtı; ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal alanlarda da kendini göstermiş, eleştiri ve düşünce açıklama hak ve özgürlüğü, yakın zaman Fetö terör örgütünün mirası olarak kullanılan katalog suçlar kapsamına sokularak, bir illiyet bağı oluşturulmaya çalışılmıştır. Devletin her kademesinde, dikey hiyerarşi içinde yükselme(mobilite) temel kriteri olan liyakat ve kariyer, yerini biat ve itaat kültürüne terk etmiş, yönetimdeki ciddi devlet geleneği adeta hırpalanmıştır.
Dış politikada akılcı, tutarlı, kazan-kazan yönteminden vazgeçilmiş, gündelik gelişmeler doğrultusunda dış politika ekseni değiştirilmiştir. Uluslararası ilişkiler ve hukukta diplomatik nezaket kuralları çiğnenmiştir.
Ekonomide yıllık fiyatlar genel düzeyi yukarı doğru yükselme gösterirken, bağımsız ve tarafsızlığını yitiren iki önemli ekonomik kurum, enflasyonu gerçek bağlamından koparıp düşük gösterirken, faizlerin, ekonomik parametrelerinin pozitife dönmesinden ziyade, siyasi mülahazalarla düşürülmesi, İşsizliğin Cumhuriyet tarihinde en yüksek noktaya ulaşmasına rağmen, ekonomiyi yılın son çeyreğinde pozitif büyümeyle lanse etme, bilimsel gerçeklikten uzak havuz medyasının ağzını ballandırarak sunacağı doğru dışında öylesine bir haber olacaktır. Ekonomideki bu paradoksal gelişmeler doğrultusunda, ekonomiyi hala canlı tutmak ve tıkırında işler göstermek nasıl yorumlanacaktır? Uzun süre ekonomik değer ve kazanımları, beton ve demir olarak toprağa gömen bir anlayışı, bu kez de yap-işlet devret modelinin müteahhit versiyonunu öne çıkararak onların yaptıklarını hazine garantili ve döviz endeksli koruma yöntemi hangi hükümet sisteminde geçerlidir?
Devlette yukarıdan aşağıya doğru bütün kademelerde birbirine benzeyen, ideolojik aynılığı paylaşanların görev yapması, eleştiriye ve karşı düşünceye tahammülsüzlüğün ayrı bir göstergesidir. Devletin tüm ekonomik, sosyal, kültürel akışını planlamak, bunları yıllık programlar halinde gerçekleştirmek, ekonominin bütün aktörlerinin görüş ve düşüncelerini beyan ettikleri ve ekonominin gelecek perspektifini bu anlamda biçimlendiren, Devlet Planlama Teşkilatı ve Yüksek Planlama Kurulunu, Kalkınmada Öncelikli Yöreler Başkanlığı gibi kurum ve kurulların ne olduğunu bilen var mı?
‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ve ‘Adalet mülkün temelidir’ ana temalı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin nasıl da işlevsiz ve güçsüz bir konuma geldiğini, güçler ayrımı ilkesinin yeni Türkiye’de Güçler Birliği’nden ziyade yürütmenin alt kümeleri olduğu gerçeği sistem eleştirisinin çıkış noktası olmuştur. Bir taraftan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde kabine pratiğini kaldırıp, bununla birlikte bakanlıklarla yönetmenin yanında sarayda her bakanlığın alanı ile ilgili olarak, kurul ve komisyonlar oluşturmak, bakanların rasyonel ve özerk çalışmalarının önündeki temel sorunlardır. Ülke yönetiminde günden güne yeni açmazlar bizleri beklerken, hukuk, yargı, ekonomi, eğitim, sağlık, kültür, istihdam, işsizlik, yönetim alanlarında sorunlar çoğalırken eleştiri geri çekilmektedir.