İnsanoğlunun sanayi devriminden sonra yaşadığı yenilenme, değişim ve dönüşüm, içinde yaşadıkları topluma da bir kader çizmiştir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte, çekilen ağrılar, yeni olanak ve sunumlarla tedavi edilmiş, toplumsal yapıda emek-sermaye paradigması gelişmenin itici gücü olmuştur. Sanayinin çıktısı olan alet ve makinaların tarımda kullanılması dekar başına verimi artırırken, emeğin toprağa bağımlılığında sınırlamalar getirmiştir. Böylelikle sanayi tarım arasındaki mesafe kısalmış, tarımsal ürünlerin işlenmesi ve değerlendirilmesinde, sanayi bitkileri ve ürünleri ağırlık kazanmıştır. Sanayi devrimi toplumu derinden etkileyerek, yeni sistem argümanlarını yavaş yavaş yerleştirmeye başlamıştır.
1970‘lerin ikinci yarısından sonra Fordist üretim anlayışından Post-fordist üretim anlayışına geçilmesiyle, Bilgi Teknolojisi; insanoğluna yeni ve inanılmaz fırsatlar sunmaya başlamıştır. İnsanlık tarihinde yaşanan bu üçüncü dalgada, toplum yapısı kökünden sarsılmaya başlamış, yeni bir ekonomik gelişme trendi, toplumsal yaşamı yeni baştan dizayn etmeye girişmiştir. Doç Dr. Hakan Altıntaş, Şehir ve Bölge planlama ders notlarında bu yeni döneme Fritz Machlup’un ‘Bilgi Ekonomisi’, Brzezinski’nin ‘Teknetronik Çağ’, Rolf Dahrendorff’un ‘Post-Kapitalizm’, Daniel Bell’in ‘Post-endüstriyel’ yakıştırmalarının yapıldığını, kısaca yeni bir ekonomik yapıyla uyumlu toplum yapısının doğduğunu haber veriyordu. Nitekim Japonyalı Masuda ise, Bilgi toplumu kavramını tercih ederken, bu kavramın dünya genelinde bilimsel bir kabul gördüğünün, berraklaştığını işaret ediyordu. İşte bu baş döndürücü değişme ve gelişmeler; hayret uyandırıcı siyasi gelişmelere, kültürel ve sosyal doğuşlara ve geleneksel alışkanlıklara kopuşlar içermektedir.
Ulaşım teknolojilerinin, Bilişim teknolojilerinin ardılı ve tamamlayıcısı olarak gelişmesi, Küresel kent kavramını ortaya çıkarmış, bu kentlerdeki bilgi yoğunlaşması, cazibe ve tercihleri buralara yönlendirmiştir. Bilgi ekonomisinin üretim çıktıları, hızlı tren projeleri, uzun menzilli hava ulaşımlarıyla değerlenmiş, ekonomik bölge veya bölgeler kavramı, Küresel Kent çerçevesinde hayata geçirilmiştir. Küresel kentler bugün dünya ölçeğinde ticaret ve ekonomik değerlerin yüzde yetmişinden fazlasını yönlendirirken, diğer taraftan da bilişim teknolojileri için, yeni yatırımlardan kaçınılmamaktadır. Küresel Kent‘lerdeki yeni Bilgi Ekonomisi, ekonomik yapının karmaşık görünümünü de yansıtmaktadır. Bu kentlerde bir taraftan ucuz ve modern telekominikasyon hizmetleri, diğer taraftan İmalat sanayinde Bilişim Teknolojilerinin kullanılması, seri ve yoğun üretim, bu üretimin pazarlanmasının yapıldığı, teknolojik donanımlı hizmet ve lojistik sektörünün yanında, bu mal ve hizmetlerin, merkezden çevreye sevkiyatının yapılması, küresel alanda ve sektörde markalaşma ve finans küresel kentlerin karmaşık ekonomik görüntüsünün panoramasıdır.
Dünya küresel Kentler ligine İstanbul‘u taşıma çabasındaki Türkiye‘nin ise, İstanbul‘un sosyo-coğrafyasını, kültürel ve tarihsel dokusunu, Bilişim Teknolojisi altyapısını, ulaşım sektöründeki hızlı, kapasiteli, ucuz ve modern yaklaşımını tartışmaya açmak zorundayız. Çünkü birinci derecede deprem riski taşıyan bu kent; ister imalat sanayi, ister hizmet ve lojistik, isterse Bilişim teknolojisi alanlarında genellikle Trakya yakasında yoğunlaşmıştır. Ancak Küresel kent görünümlü bu mega kent; zaman zaman uyarı veren deprem öncüllerine bile anında tepki vermekten uzaklaşmış, durağan, karmaşık ve akmayan trafikte ve olağanüstü bir afet anında, neler nasıl aşılabilecektir? İletişim sektörlerinin küçük bir panik anında bile, nasılda Bilişim Teknolojilerinden yoksun oldukları ortadayken, İstanbul Allah’a havale edilmişken, Küresel kent hayali, Kü-yerel kent gerçeğine dönüşmüştür.