Bugün!
Bizim günümüz.
Yani…
Çalışan Gazeteciler Günü.
Bir de…
Basın Bayramı demiyorlar mı?!?!?!?!
Offff ki ne offf!!!
Bugün Çalışan Gazeteciler Günü ve önce ‘Bayram’ olarak kutlanan, daha sonra da haklar tek tek alındığı için sadece ‘gün’ olarak kutladığımız bir gün işte… Yine de bizim için önemli ve ne kadar zorlukları olsa da tüm basın çalışanlarımızın gününü yürekten kutluyorum.
Peki!
Bu işin tam göbeğinde kim var?
Kim olduğunu anlatayım kısaca…
Çok kıymetlidir ‘O’.
Öyle-böyle de değil!
Herkesin aradığı.
Hem de…
Her zaman aradığı.
Ve…
Her daim ihtiyaç duyulan!
Çağırışlar aynı:
“Yetiş!”
Haksızlığa uğrayan da arar.
Dayak yiyen de.
Derdini anlatmak isteyen de.
Zengini de.
Fakiri de.
Okumuşu da.
Okumamışı da.
Aranır da aranır!!!
Çağrıldı mı, hiç durmaz.
Koşar da koşar!
Yalnız!
Gelen vurur!!!
Giden vurur!!!
Hâlbuki…
Vuranlar da O’nu arıyorlardı!
Bir gariplik var, ama!!!!!!!!!
İltifatlar çooookkkk!
El üstünde tutulur.
Sevilir.
Sayılır.
Çooook da değerlidir.
İhtiyaç olduğu müddetçe tabii ki!!!
Halkın gözüdür.
Gözü çıkarılır!!!
Hiç üşenmeden.
Halkın kulağıdır.
Kulakları kesilir!!!
Hiç düşünmeden.
Halkın sesidir.
Sesi kesilir!!!
Hiç acımadan.
Bu kadar cefaya kim katlanır peki?
Kaderleri de aynı.
Ortak isimleri de aynı
‘GAZETECİ’
Gazeteci olmak için ‘yürek’ gerek!!!
Yalaka olmak için ise ‘para’ gerek!!!
Gününüzü candan kutluyorum, bir avuç kalan meslektaşlarım!
Ve, diliyorum ki…
Bir gün gerçekten ‘Bayram’ olarak kutlansın!!!