Prof. Dr. Ian Stewart; Bilinmeyenlerin izinde dünyayı değiştiren on yedi denklem kitabını yayınladığında Geometrinin doğanın özünde olduğunu, doğadaki her olay ve olgunun mutlaka geometriye dayandığını da ortaya koymuştur. Prof. Stewart, “Denklemler kesinlikle sıkıcı ve karmaşık görünebilirler. Bunun sebebi sıkıcı ve karmaşık bir şekilde sunulmalarıdır. Benim niyetim onları tarihimizdeki maskelerinden arındırmak, insani ve kültürel bir hale sokmaktır. Denklemler kültürün bir parçasıdır. Onların arkasında hikayeler, onları keşfedenler, onların yaşadıkları dönemler ve benzerleri çok etkileyicidir.” Örneğin Pisagor denklemi; özünü geometrinin temelinde bulur. Cebir ile bağlantısını kurar ve Trigonometrinin temelini oluşturur. Bunun yanında Kalkülüs denklemi; katıları, eğrileri ve alanları ölçmekte ve anlamakta kullandığımız temel enstrümandır. Altın oran ise sanatsal ölçünün ve hesaplamanın ana unsurudur.
Siyasetin Geometrisine Pisagor denklemiyle baktığımızda, ülkemizde ekseni kaymış, ortada şekli belli olmayan, şekilden şekle geçen oportünist, bir itici şeklin belli belirsiz izine varırız. Siyasette hiç şüphesiz temel ve kesin denklemin ahlakla başladığını, bunun adalet ve bilimle desteklendiği açıktır. Yani Siyaset Biliminin formülü, Pisagor denklemi gibi, (a kare artı b kare eşittir c kare) yani ahlak artı adalet eşittir Vicdan şeklinde tanımlayabiliriz. Bu bilim dalının ahlak, adalet, hukuk, dürüstlük, akılcılık ve bilimsellik gibi vazgeçilmez unsurları vicdanı beslemekte, vicdan ise mutluluk, huzur, eşitlik ve dostluk üretmektedir. Bu anlamlı ve değerli her sözcük veya kavram; geometride bir geometrik şeklin parçalarıyla örtüşebilmektedir. Şöyle ki; doğru veya doğru parçası, dürüstlükle birlikte yürürken, doğruların kesişiminden oluşan açılar, akılcılığı, doğru parçalarının oluşturduğu her anlamlı geometrik şekil kapsam itibarıyla Vicdanı sembolize ederken, Bu şekillerin içine veya dışına çizilen her doğru parçası, bilimselliği, adaleti, ahlakı ve hukuku öne çıkarmakta, siyasetin o görkemli geometrisi şekil ve içerik açısından, demokrasi ve onun kültürü olarak yerleşmekte ve yeşermektedir. Bu kültürün yeşerdiği ülkeler, siyaset bağlamında bir yetkinlik ve yeterliliği de birlikte yansıtmaktadırlar. Çünkü oralarda doğanın özünde bulunan geometrik tüm denklem ve formüller, çevreci bir yaklaşımla, siyasi denklemlere dönüşmüş mutlak çözüm, huzur ve mutluluk üretmiştir.
Başımızı çevirip bizim siyaset arenasına baktığımızda, siyasetin geometrisi adına neler bulabilirsiniz ki..? Bir kere her şeyden önce ahlak, adalet, hukuk, akılcılık, dürüstlük ve kapsayıcı vicdanın hangi izlerine rastlayabilirsiniz? Örnek olarak başta İstanbul olmak üzere doğanın betona kurban edildiği kentler, güvensiz, denetimsiz gıdalar, korkutucu toplumsal kırılmalar, üslubundan sevimsizlik akan siyaset anlayışı, şiddet içeren konuşma ve söylemler, iktidara giden her yol mubahtır anlayışı siyaset geometrisinde şekil bırakmadığı gibi, geometrik denklemleri de derinden sarsmıştır. Dün rakibine en ağır söylem ve ithamlarda bulunanlar, bugün aynı rakibine iltifatta sınır tanımıyorsa dün olduğu gibi bu günde bunlarda anlamlı bir siyaset geometrisi çıkartamazsınız. Dün seçim meydanlarında urganla gezenler, her seçim öncesi bir takım tutarsız matematiksel hesaplar yapanlar, bugün dünlerine bakmayanlardır. Bu gününü, dününün üzerine kuramayanlar, gelecekten nasıl bir siyaset şekli çıkarabileceklerdir. Dünün kirlenmiş siyaseti içinden bu gün beyaz sayfa açanlar, siyaset geometrisi değil aritmetiğini bile yeterince kavrayamamışlardır. İşte yaklaşık birkaç ay sonrası yapılacak olan yerel seçimler öncesi, gelişen o üslupsuz siyaset toplumu germekte, yay, ok ve hedef, geometrik şeklin dışında ve kontrolsüz olarak gelişmektedir. Gerilen yayın çap’a oranı, okun hızı, çember ve dairenin alan ve hacimlerini hesaplanmadan, hedefi belirleme, siyasi ahlakla da ters düşmektedir. Bizim siyaset geometrimiz, şekilsiz, anlamsız, önemsiz ve yanlışlarla dolu ucube bir yapıdadır.