Neden İdlib?

7 Eylül 2018’de Tahran’da üçlü bir zirve planlandı. İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin ev sahipliğindeki bu zirveye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin “Astana Süreci” kapsamında katıldılar. Ağırlıklı olarak Suriye’nin İdlib bölgesinin geleceğini ilgilendiren zirvede, kuşkusuz ki ABD ile ilişkiler de masaya yatırılmıştır. Ancak, zirveden 2 gün önce ve 2 saat kadar önce Rus ve Esad rejimi uçaklarının İdlib saldırıları zirveye gölge düşürmüştür! Bunun anlamı, İdlib konusunda Rusya, Türkiye ile anlaşamayabilir.

Esad rejiminin 15 Mart 2011’de çıkan ‘Suriye Arap Baharı’ sonrası elinden çıkan toprakları birer birer geri aldı. Geriye ABD müttefikliği içerisinde PKK’nın Suriye uzantısı PYD-YPG’nin ağırlıklı olduğu SDG’nin kontrolündeki topraklar ile İdlib bölgesi kaldı.

SDG’nin kontrolündeki topraklar genelde Fırat’ın doğusunda, Türkiye sınırları boyunca Irak sınırına kadar uzanıyor. Hatta Irak’la kesişen yerden itibaren güneye kadar sarkarak, Suriye’nin petrol bölgesi Deyrizor’un da bir kısmını kapsıyor. Bu arada Afrin güneyinde de bir PYD-YPG kuşağı var. Ancak Afrin’le bu bölge arasında Rus askerleri bulunuyor.

Esad rejimi PYD-YPG ile özerklik de dâhil olmak üzere, SDG’nin kontrolündeki topraklar için görüşmeler yapıyor. Rejim, mümkün olduğunca elinden çıkan tüm toprakları gri almak istiyor. Ama PYD-YPG’yle de köprüleri yıkmak istemiyor. Çünkü ‘Arap Baharı’ sırasında, münferit olaylar dışında belki de rejime karşı koymayan tek silahlı güç PYD-YPG’ydi. Üstelik bu grup sadece ABD’yle müttefik değil. Aynı zamanda Rusya ve pek çok Avrupalı ülke ile de iyi ilişkiler içerisinde.

PYD-YPG’nin İran’la da fazlaca bir alıp veremediği yok. Bölgesel ve bölge dışı ülkeler arasında PYD-YPG konusunda en ısrarcı ülke Türkiye! Çünkü bu bölücü terör yapılanması en çok Türkiye’ye zarar veriyor. Türkiye ile Esad rejiminin arasının hala bozuk olduğu dikkate alınırsa, Esad’ın PYD-YPG (alında PKK)’yi Türkiye’ye karşı kullanma şansını da bırakmak istemeyeceği açıktır.

Bu sebepledir ki, Esad rejimi PYD-YPG’yle bir pazarlık içerisinde. PYD’nin istediği özerklik! Esad rejimi de özerkliğe karşı değil. Ama kapsam, hukuki, siyasi ve ekonomik boyutlarda bir türlü anlaşamıyorlar.

İdlib’e gekince… Daha önce Halep ve Dera başta olmak üzere, Esad rejiminin Rusya’nın hava desteğiyle ve çoğunlukla kurunun yanında yaşı da yakarak ele geçirdiği bölgelerden kaçanların mekânı durumunda.

Ancak buraya sadece masum insanlar gelmedi. Başta el-Kaide’nin Suriye uzantısı olan ve adını 2016’da ‘Şam’ın Fethi Cephesi’şeklinde değiştiren el-Nusra Cephesi ve pek çok silahlı muhalif gruplar var. Hemen hepsi de Esad rejimini devirmek isteyenler. Bunlar içerisinde bir zamanlar Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu ile organik bağı olanlar da var.

Her ne kadar Astana Süreci kapsamında Türkiye bölgede 12 çatışmasızlık noktası oluşturmuşsa da, Esad rejiminin şu anki ilk hedefi İdlib’tir. Burada asıl mesele, İdlib’teki silahlı muhalif gruplara Rus ve Suriye kuvvetlerinin yapacağı taarruzların sivil halk üzerinde yapacağı panik etkisidir. Yani yine kurunun yanında yaş yanabileceği endişesi hâkimdir. Bu sebeple de yeni bir insani dram ve Türkiye’ye doğru yeni bir sığınmacı akını demektir. Türkiye, her iki hali de kabul edilemez bulduğu için itiraz etmektedir.

Esad rejimi Rusya’nın desteğinde İdlib’e girmek istiyor, Türkiye ise bu girişin sancısız olması için çözüm üretemiyor. Aslında bu konuda Rusya ve rejimin de ‘B’ planı yok gibidir. Tahran zirvesi sonunda geçici de olsa ‘ateşkes’ benzeri bir ortak karar alındı. Şayet İdlib konusunda kalıcı bir çözüm bulunamazsa, Türkiye-Rusya ilişkileri de hasar alabilir!

Son Söz: En azından şimdilik derin bir nefes alabildik. Ama İdlib için için yanmaya devam edecektir. Bir an önce tarafların anlaşacağı çözüme ihtiyaç var!

Bir cevap yazın