Irak Kuzeyinde TSK ve PKK

TSK, PKK terör örgütüne karşı 10 Mart’ta başlattığı Irak kuzeyindeki operasyonu hız kesmeden sürdürmektedir. Bu bağlamda bölgede kurulan geçici üs sayısı da dokuz artışla 20’yi buldu. TSK unsurlarının bölge içinde ilerleyişi terör örgütünün yönetiminde paniğe yol açtığı da öğrenildi. Anlaşılan o ki, ‘Tarzan zor durumda!’ deyişi, bugünlerde PKK için geçerli! Yani Kandil, Kandil olalı böyle panik az görülmüş!

Kandil Dağı’nın çoğunlukla İran tarafında hareket ettikleri değerlendirilen elebaşları Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın şifreli telsiz konuşmaları da bu panik halini gayet iyi açıklıyor.  Her iki terörist elebaşılarının deşifre edilen kayıtlarına göre, örgütün ‘ön cephe’ olarak adlandırdığı yerlerdeki alt kademe teröristleri ‘Gereken direnci gösteremiyorsunuz. Hiç direnemiyorsunuz. Çok sayıda mevzi kaybettik. Kandil düşerse, her şey biter!’ şeklinde suçlayıp tehdit ettikleri anlaşıldı.

Güvenlik kaynakları, TSK’nın üs kurarak kalıcı hale geldiği yerlerden çekilen terör örgütü PKK’nın ciddi düzeyde maddi kayba uğradığına da dikkat çekiyorlar. Bölgedeki köylülerden evvelce sözde ‘yol ve hizmet vergisi’ adı altında düzenli haraç toplayan örgüt, bu gelir kapısından da mahrum olmaya başlamış.

TSK’nin, Mart ayından beri Irak kuzeyinde adeta PKK terör örgütünü kazımak için yoğun bir gayret içerisinde olduğu dikkate alındığında, bu yaz Irak kuzeyindeki PKK yuvalarının temizlenmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Hatta bu konuda, daha önce eksik olan ‘Diğer ülkelerin de terörü söndürme konusundaki destekleri’ de kısmen alınmış gibi görünmektedir.

Açık kaynaklara göre Irak kuzeyindeki ‘Temizlik’ için ABD, Irak Hükümeti ve Kürt Bölgesel Yönetimi destek açıklamasında bulundular. Buna daha sonra İran da katıldı.

Bu destekler gerçekleşirse, hatta en azından bu ülkelerce PKK’ya yardım yapılmasa dahi, TSK önemli bir eşiği geçebilir. Ancak puzzle’de eksik parçalar hala mevcuttur. Irak’ta PKK’yla mücadelede “destek” sözü veren ABD, Suriye’de PKK’nın uzantısı PYD-YPG ile müttefikliğini sürdürmektedir. Bu durumda ABD’ye güvenilebilir mi?

Bilindiği üzere son haftalarda dikkatler Suriye’de Menbiç’te odaklandı. İki ülke arasında yapılan anlaşma gereği TSK-ABD askerlerinin müşterek devriye harekâtı Menbiç – Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesi arasında devam ederken, bu 6 Temmuz’da anlaşma gereği Menbiç’teki PYD – YPG militanlarının silahlarını bırakarak Fırat’ın doğusuna geçmesi beklenmektedir.

Konu ABD ile bağlantılı olunca “Yoğurdu üfleyerek yemek!” önemlidir. Teröristler, ABD tarafından verilen bir kısmı ağır sayılabilecek silahları bırakacak ve Fırat’ın doğusuna geçecekler midir? Bunun takibi mutlaka yapılıyor olmalıdır. Ancak, işin içinde ABD ve PKK (PYD-YPG) ortaklığının sona ermeyeceği de düşünüldüğünde, bundan sonraki adımın ne olacağı önemlidir. Acaba oyun içinde başka nasıl yeni oyunlar tezgâhlanmaktadır? Çünkü ABD, PYD-YPG konusunda hala “müttefik” yaklaşımını sürdürmektedir.

Aslında ABD’ye güvensizlik yeni sayılmaz. Hatta 2003 Irak İşgali sonrası yaşanan ‘Çuval’ hadisesi de ilk değil. Daha düne kadar Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin ısrarlarına rağmen PKK’nın Suriye ayağı PYD-YPG ile canciğer kuzu sarması olan ABD, Türkiye’yi boyuna oyalayıp durmuştu. Bu bağlamda PYD-YPG’ye 5.000’nin üzerinde Tır dolusu silah ve teçhizat verdiği hala unutulmadı.

PYD-YPG’yi ‘Özel Kuvvetler’ gibi eğitmiş, hatta Suriye’nin geleceğinde etkili olabilmeleri için ‘Sınır Koruma Birliği’ halinde devam etmelerini öngörmüştü. Üstelik de PYD-YPG’den oluşacak bu ‘Sınır Koruma Birliği’, Türk sınırları boyunca görevlendirilecekti. Buna dense dense ‘Kediye ciğeri teslim etmek!’ denilebilirdi…

Son Söz: TSK, 24 Temmuz 2015 sonrası Suriye-Irak sınırına yakın yerlerdeki ‘Hendek Savaşları’ gibi bir mücadele içindedir. Kandil’e gitmek mümkün, ancak bu kez EYP ve tuzaklar daha fazla olacaktır. Uzun sürerse eleştiri yapmadan önce bu düşünülsün!

 

Bir cevap yazın