Bu başlığı görünce dudak bükenleri görür gibi oluyorum. Aslında TSK üzerinde yapmakta olduğum şu sıralardaki çalışmam olmasaydı ben de aynı tepkiyi gösterebilirdim. Ama gerçekler ve veriler Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin en faal Genelkurmay Başkanlarından biri olduğunu işaret ediyor. Nasıl mı?
Akar’dan önceki Necdet Özel döneminin önemli olaylarından biri kumpas davalarında en seçkin komutan ve subayların tasfiyesiydi. Özel bu konuda pek bir şey yapamadı. PKK terörüyle ‘Çözüm Süreci’ yaşanırken, kendi ifadesiyle gelişmeleri basından duyan Özel, devre dışı bırakılmıştı. Görevinin sonlarına doğru ise tekrar PKK’yla mücadele başladı.
Özel’den önceki Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, silah arkadaşları kumpas davalarında birer birer yargılanırken ‘hiçbir şey yapamadığı’ için daha bir yılını doldurmadan istifa etmişti.
Koşaner’in selefi İlker Başbuğ, iki yıl boyunca Kafes, Islak İmza, İnternet Andıcı, Casusluk ve Fuhuş, Kozmik Oda, nihayet Balyoz davası gibi kendi döneminde patlatılan kumpas davalarına cevap aramakla ama kumpaslara karşı koymakta başarılı olamamakla uğraştı durdu.
Başbuğ’dan önce Yaşar Büyükanıt döneminde 2008 şubatında Irak kuzeyine harekat yapıldı. Ancak ABD Savunma Bakanı Gates Türkiye’ye gelince harekât sona erdirildi. Büyükanıt’ın akıllarda iz bırakan diğer iki icraatı ise başarısız ‘e-Muhtıra’ ile daha sonra Başbakan Erdoğan’la yaptığı ve neler konuşulduğu hala merak edilen ‘Dolmabahçe Görüşmesi’ idi.
Büyükanıt’ın selefi Hilmi Özkök döneminde de askeri faaliyet açısından önemli bir hareket yaşanmadı. ‘1 Mart Tezkeresi’ Meclis’ten geçmiş olsa, Irak kuzeyinde TSK tarafından bir güvenlik kuşağı oluşturulacaktı. ABD, Tezkere’nin intikamını Irak’ın Süleymaniye şehrindeki Özel Kuvvetler birliğinin askerlerine çuval giydirerek çıkardı.
Özkök’ten önceki Genelkurmay Başkanları da ne kadar faikıyet sahibi olsalar da Hulusi Akar kadar askeri hareketlilik içerisinde bulunmadılar. Ne Kosova’da, ne Bosna-Hersek’te, ne Kıbrıs Barış Harekâtı’nda, ne de Kore Savaşlarında Akar’ın dönemi kadar hareket çeşitliliği yoktu!
Ordu komutanlığı yapmadan Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu için emekli asker çevresinde eleştirilen Akar, daha Genelkurmay Başkanı olmadan 40 gün önce PKK terörü ile ‘Çözüm Süreci’ sona erdirilerek, adeta ‘Hendek Savaşları’ başlamış ve aylarca sürmüştü.
PKK’yla Suriye sınırına yakın il ve ilçelerde bu mücadele devam ederken, IŞİD (DEAŞ)’le amansız mücadele sürdürülüyordu. Bunlara 15 Temmuz 2016’da bu kez FETÖ Darbe Girişimi eklendi. Kendi makamında esir alınan Hulusi Paşa, boynuna kemer bağlanarak darbe merkezine götürüldü. Ama darbecilere papuç bırakmadı, tırsmadı, isteklerine karşı koydu!
FETÖ Darbe Girişimi sonrası çok sayıda TSK komutan ve subayları ayıklanırken, yaklaşık 40 gün sonra 24 Ağustos’ta Suriye sınırına bitişik bölgede Özgür Suriye Ordusu’na verdiği destekle birlikte Fırat Kalkanı Harekâtı’na başladı.
‘Fırat’ın batısı kırmızıçizgimiz!’ diyen Türkiye, bu harekâtı Nisan 2017 başlarında el-Bab’ın ele geçirilmesiyle tamamladı. Ama Menbiç’te hala PKK’nın Suriye uzantısı PYD-YPG vardı. Menbiç ve PYD’nin Fırat’ın batısındaki üçüncü sözde özerk kantonu Afrin dikkate alındığında, PYD-PKK’nin Doğu Akdeniz’e uzanacak ‘terör koridoru’ riski hala devam ediyordu.
Rusya-İran-Türkiye arasında 2016 sonlarında başlatılan ‘Astana Süreci’ ile Türkiye, Hatay’ın güney batısı/güneyine denk gelen Suriye’nin İdlib vilayetinde çatışmasızlık bölgesi oluşturmak üzere Ekim 2017 başlarında asker gönderdi. Mayıs 2018 ortalarında bölgede 12 kontrol noktası kurarak faaliyete geçti.
Orgeneral Akar döneminde Afrin’e de ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ yapılarak PKK-PYD teröristleri temizlendi. Şu anda Suriye’nin üç ayrı bölgesinde TSK var! Bu az şey midir?
Son Söz: Daha Akar döneminde TSK teşkilatının, okulların sil baştan değiştirilip, sağlık sisteminin lağvedildiğine bile değinmedik. Ama özetlenenler bile Akar’ın faaliyetlerinin yoğunluğunu anlamaya yeterli. Biraz da bu açıdan bakalım mı? Yiğidi öldür, hakkını yeme!