Yeni dünya düzeninde Kapitalizmin krizden çıkması için gerekli olan kültürel, sosyal, ekonomik ve psikolojik her türlü önlem alınmış, kapitalizmin yeniden sıçrama kaydetmesi için adeta arkadan bir itme harekâtı başlamıştır. Kapitalist kalkınma modeli, ikinci ve üçüncü dünya ülkelerine yumuşak bir inişle sağlanmış, liberal ekonomik düzen Pazar ekonomisi gibi süslü ve sihirli sözcüklerle ekonomik düzen inşa edilmeye başlanmıştır. Kapitalizmin ön planda sunumu olan Liberalizm; karşılıklı bağımlılık yaratmak için, çok kültürlülük, mikro kimlik ve benzeri yoğunlaştırılmış argümanlarla ulus-devlet yapılanmasını zaafa uğratmayı hedeflemiştir. Küresel kapitalizm; kendi iç dinamikleri için, değer ve çıkar ifade etmeyen nüfusları ve toprakları gelecek planlamasından çıkarmış, bunları dördüncü dünya diye ilan ederek ekonomik ve toplumsal karantinaya alınmıştır. Bunun siyasi boyutu olarak, önce Afrika sonrada Ortadoğu coğrafyasında gözden çıkarılan ülkelerin sınırlarıyla oynamaya başlanmıştır. Arap baharı adı altında Tunus, Cezayir, Libya gibi ülkelerde ölçüsüz güç denemeleri yapılmış, Libya devlet olarak ortadan kaldırılmış, Cezayir aşiret devletine dönüşmüş, Tunus gibi ülkelerde yönetici sınıflar zenginleşirken, halk aynı ölçüde yoksullaşmıştır. Sınır komşumuz Suriye’de yaşananlar ise tüm komşu ülkelerde sığınmacılar problemi açısından çarpan etkisi yaratmış, Suriye sınırları içinde küresel kapitalistlerin kuklası durumunda onlarca terörist oluşum gerçekleşmiştir. Suriye’de on binlerce can kaybı yaşanırken, bu tarihi ülkenin tarihsel kentleri yerle bir edilmiştir. Okyanus ötesinden ve onun işbirlikçileri tarafından tasarlanan yeni dünya düzeni işbirlikçi terörist gruplar yaratmış, dünyanın farklı coğrafyalarında bu terörist gruplar efendileri tarafından etnik, dinsel ve mezhepsel yönden kışkırtılmış, yeni dünya düzeni; adeta düzensizlik üzerine kurgulanmıştır.
Ülkemizin otuz beş yılını çalan, dışarıdan beslenen pkk terör örgütünün devamı ya da paydaşı olan pyd-ypg gibi örgütler, küresel güçlerin Ortadoğu’daki kuklası olarak, bir kez daha büyük efendilerinin donanımları sayesinde, sınırımız boyunca bir terör koridoru oluşturmaya başlamıştır. Her egemen ülke gibi ülkemizde uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanarak terör yuvası konumundaki Afrin‘e operasyon başlatmıştır. Ortadoğu coğrafyasında ileri karakolu İsrail‘in güvenliğini sağlamak, köklü ve geleneği olan İran’ı zayıflatmak gibi alçakça düşüncesi olan Amerikan Emperyalizmi; en kısa sürede bu coğrafyada gereken dersi alacaktır. Türkiye’nin müttefiki konumundaki Amerika’nın, ülkemizin otuz beş yılını çalan, binlerce masumun kanını döken, bu terör örgütünün devamı ve paydaşları olanları dünya kamuoyu önünde silahlandırıp, örgütlemesi elbette ki müttefik hukukuyla, uluslararası hukukla, egemenlik haklarıyla, her şeyden önemlisi ahlak ve vicdanla bağdaşmaz. Küresel kapitalist dünyada dost yok, çıkar ilişkileri vardır. Yeni durumlar ve yeni oluşumlar hep bu çıkar üzerinde şekillenir. Bizler egemen bir ülke olarak, sınır boylarında güvenliğimizi tehdit edecek, her türlü oluşuma asla izin vermeyecektir. Karşınızda kim olursa olsun bu durum değişmeyecektir. Çünkü zaferin kodları, bu milletin genlerine kazınmıştır. Küresel kapitalizmin yeni alanlar yaratma, yeni yerler bulma girişimi, yeni ekonomik sistem çabaları, yeni krizlerin habercisi olacaktır aynı zamanda. Güvenli bir dünyanın temel ögesi, adaletli paylaşımdır.
Dünya konjoktörünü yorumlayan Pablo Neruda; “Benim payıma düşen, senin payına düşen anlaştık. Umutlarımızı, kışlarımızı paylaştık. Sadece ölümcül düşmanlarımız değildi bizleri yaralayanlar, ölümcül dostlarımız da yaraladılar.(bu daha acı sanki…)”