2016 yılı sona ererken her yıl olduğu gibi o yılın değerlendirmesini yapmış ve 2017 yılı öngörülerini de sıralamıştım. Bu yıl da yapıyorum. Geçen yıl Türkiye-ABD ilişkilerinin 2017 yılı öngörüsünü de yapmıştım. Bu öngörüler büyük ölçüde gerçekleşmiş olup şöyle idi:
ABD’de radikal kararlar alması muhtemel yeni bir başkan (D. Trump) seçildi. Kampanyalarda kullandığı dil Müslüman ve yabancı karşıtlığı şeklindeydi. Bu tutumun devam etmesi, devamı halinde de İslami ritüelli radikal terörizmin de devam etmesi beklenmektedir.
Trump’ın yarısı savaş kabinesi, diğer yarısı ticaret kabinesi şeklindeki yönetimi tüm dünyada kuşku ve merakla beklenmektedir. AB’nin rahatsızlık duyduğu Trump yönetiminin Ukrayna’da ve Suriye’de Rusya lehine açılımlar yapması sürpriz sayılamayacaktır. Özellikle Ukrayna konusunda Rusya lehine yapacağı girişim, bir bakıma Rusya’nın AB’yi bölme ve parçalamasına önemli katkı sağlayacaktır. Zira yükselen petrol-doğalgaz fiyatları da Rusya’nın lehinedir.
Trump’n Orta Doğu’da Obama’nın aksine İsrail’i daha fazla kollayan bir siyaset gütmesi de sürpriz sayılamaz. Bunun sonucunda İsrail Batı Şeria’da ve hatta Golan Tepelerinde yeni iskân yerleri açmaya devam edebilir. Dolayısıyla İsrail-Filistin ve İsrail-Suriye çatışması yeni bir boyut kazanabilir.
Trump yönetimi Orta Doğu’da İsrail merkezli politikasına kazanç temelli de yaklaşım sergileyebilir. Bunun için Obama yönetiminin yakınlaştığı İran ve buna içerleyen S. Arabistan arasında ya bir seçim yapmak zorunda kalacak, ya da ikisini de idare etmeye çalışacaktır.
Trump yönetimini önceliği özellikle Uzak Doğu, yani Çin’le ilgili olacaktır. Çin’in ekonomide önlenemeyen yükselişi, ABD’de belirgin bir tedirginlik yaratmaktadır. ABD’nin Çin endişesine kapılmasına temkinli yaklaşan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, bu konuda ‘Tukidides tuzağına düşmemeliyiz!’ diye açıklama yapmıştır. Bilindiği üzere MÖ 5’inci asrın ortalarında Atinalılar hem ticaret, hem de denizcilik gücünün verdiği imkânlarla zenginleşip güçlenmiş, bu durum Ispartalılar ve diğer şehir devletlerinde endişeyle izlenmişti. Bunun üzerine Atinalı Tarihçi Tukidides bu olayı ‘Atina’nın güçlenmesi Isparta açısından savaşa sebebiyet veren bir endişeye dönüşmüştü!’ diye tarihe not düşmüştü.
2017’de dünya, Trump yönetiminin Çin’le eski Yunan’da olduğu gibi bir “Tukidides Tuzağı”na düşmemesi için dua edecektir. ABD yıllık 595 milyar dolarlık savunma harcamasıyla birinci sıradayken, her yıl silahlanma harcamasını devamlı yükselten Çin de 214 milyar dolarla 2’nci sıradadır. Rusya’nın bile 91 milyar dolarla açık ara geriden 3’ncü sırayı aldığı ve Çin’in Güney Çin Denizi’nde uluslararası hukuku hiçe sayan faaliyetleri ile Japonya ile yaşadığı Senkaku Adaları anlaşmazlığı dikkate alınırsa, ABD’deki ‘Tukidides Tuzağı’ haksız da sayılmayacak gibidir.
Bu konuda ABD’nin 1955’ten beri önemli dış politika yapıcılarından Henry Kissinger, Kasım 2016 başlarındaki bir mülakatında ‘ABD-Çin ticaret savaşı mümkündür. İnşallah bundan kaçınılır, aksi halde iki ülke de mahvolur!’ şeklinde değerlendirme yapmıştır.
ABD’de Trump yönetiminin nelere kadir olacağı konusunda ilk 100 günün önemli olduğu belirtilse de, bir yıllık icraatın beklenmesinin daha sağlıklı olacağı değerlendirilmektedir.
Trump’lı ABD ile bir diğer beklenti de Türkiye-ABD ilişkileridir. Obama döneminde büyük hasarlar alan 2 ülke ilişkileri ABD tarafınca yapılacak bir onarıma ihtiyaç duymaktadır. Aksi halde ABD’nin Orta Doğu’da en önemli müttefiklerinden birini Rusya’ya kaptırmakla karşı karşıya kalabilir.
Son Söz: Değerlendirmelerime göre Çin konusunda Kissinger’in duaları kabul görmüş gibi. Ama Trump’ın Müslüman düşmanlığı, İsrail yanlısı tutumu olduğu gibi gerçekleşti. Hatta Türkiye’yi adeta Rusya’nın kucağına tek etti. Tüm bunların gerçekleşmesini görünce Türkiye-ABD 2018 öngörülerini yazmak istemiyorum. Çünkü bu dengesiz Trump’a güvenilmez!