KÜRESEL GÜÇLER KÜRESEL GÖÇLER

 

 

 

 

 

Enformasyonalizm çağında emperyalizm kılık değiştirerek küreselleşme yüzüyle bizlere sunuldu. Mikro mühendisliğin ulaştığı sonuç ekonomide ve sosyal yaşamda makro değişmeler yaratmış, uluslararası şirketler uluslar ötesi konumuna gelmiştir. Bu şirketler kar makzimizasyonunu artırmak için dünyanın farklı coğrafyalarında konumlanmış, ucuz emek sömürüsü ile çevre ve ekolojik yaşama onarılması imkansız sorunlar bırakmışlardır. Ürettikleri her meta kullanım değeri dışında pazarlanmış, üretim için her yol mubah yanılsaması temel prensip olmuştur.

Bugün dünya coğrafyasında, uluslar ötesi şirketlerin ürün kataloglarında, silahlar ve kimyasallar önemli yer kaplamaktadır. Bu silahların bir şekilde elden çıkarılmasının yolu dünyanın farklı coğrafyalarında ülke rejimlerine karşı doğrudan veya komşu ülkeleri kullanarak demokrasi götürme bahanesiyle suikastlar düzenlemektir. Suikasta uğrayan ülkelerdeki iç savaş veya düzensizliklerden faydalanan bu vampirler, silah ticaretinin keyfini yaşarken sistem alçaklığı alkışlamaya devam eder. Bir taraftan barış çağrısı yapılırken, diğer taraftan şiddet uygulanmaya devam etmektedir. Bu alçak sistem kanla beslenirken, sermayenin özgürlüğü insanların özgürlüğünden önde tutulmaktadır. Bunların ürettiği yalan mekanizması ülkesel bellek kaybına neden olurken, küresel güçler, küresel göçleri yaratmaya devam ediyor.

Farklı coğrafyalarda her gün, her saat yüzlerce binlerce kişi yerinden yurdundan edilerek göçe zorlanmaktadır. Savaş acımasız yüzünü, kanlı dişlerini bu sahnede gösteriyor. Bu insanların yarınları olmasın diye dünleri çalınıyor. İnsanlar karanlık bir koridor içinde açlığa, güvensizliğe, çaresizliğe terk ediliyor. Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı UNHCR’nin 2012 yılı küresel eğilimler raporuna göre, dünya coğrafyasında ortalama 45.2 milyon insan savaş, kargaşa ve açlık nedeniyle yer değiştirmiş durumdadır. Oysa bu adaletsiz dünyada, bir saatte bile milyon dolarları silahlanmaya ayıran çorak zihniyet, savaş ve sefaleti sona erdirecek formüle de sahiptir. Böylesine anlamsız paradigmatik görüntü küresel efendilerin zihinsel arşivlerinde yitip gitmektedir. Afganistan, Somali, Irak, Suriye ve Sudan gibi ülkelerde mülteci akını yaşanmakta, bu nüfus hareketliliğinde 18 yaş altı grup 0/0 46 ‘yı oluşturmaktadır.

Sığınmacı, mülteci veya göçen olarak adlandırılan bu insanlar özellikle barınmaya çalıştıkları komşu ülke sınırlarında, kazananı olmayan savaşın, mağdurları olarak vatansız, umutsuz, sevgisiz, tarih ve toplumlarından kopuk bir şekilde, barınma, sağlık, çalışma,eğitim ve benzeri temel hakları bekleyerek ve talep ederek meçhule akan zaman içinde yaşamaktadırlar. Küresel güçlerin yarattığı ve bu güçlerin aracı konumunda olan kendi ülke yönetimlerine karşı başkaldıranuluslararası terör örgütleri, küresel güçlerin sofrasını kurup onların artıklarıyla beslenen küresel efendilerin silah pazarlarını genişleten bir yapı olarak karşımızda durmaktadır. Bu enformasyonel oyun içinde en aşağıda ve en acımasız roller şüphesiz küresel göç içinde bulunanlara verilmiş, en aşağılık rol dağılımında küresel efendiler: hem senarist, yapımcı, yönetmen hem de işletmeci olmuşlardır. Farklı coğrafyalarda insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamaya çalışan tüm mülteciler, akıp giden her günün sonunda kendilerinin de olan bu dünyanın nimetlerinden değil, sefaletiyle yaşamlarını sürdürmektedirler. Gelecekleri, hayalleri ve yaşamları çalınan bu insanların, küresel güçlerin neden olduğu kaotik ve zor durumlardan kimler nasıl çıkarabileceklerdir?

Sınır boylarında, kent çeperlerinde ve kent merkezlerinde serseri mayın gibi dolaşan bu insanların kendi ülkelerine, dillerine, milletlerine ve yaşam tarzlarına geri vermenin yolları varken, bunlar üzerinden kirli ticaret yapmak ahlaksızlığın vardığı son noktayı göstermektedir. Uluslar ötesi finansörler, kitle iletişimin patronları ve şirketlerin yöneticileri daha fazla üretim, daha fazla kar güdüsüyle, yeniden yeniden, başka başka ülkelerin rejimlerine başka bahanelerle suikast emri verecek, küresel göçler bu alçak zihniyet sayesinde katlanacaktır. Ve bu acımasız hamleler yeni mülteciler yaratırken, insan sefaleti üzerinden kazanç sağlanacaktır. Hiçbir dine,  ahlaka ve uygarlığa sığmadan…

 

Bir cevap yazın