Çocuk haklarını koruyor muyuz? 

Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu, uzman konuşmacılarla birlikte çocuklara yönelik duygusal istismarın boyutlarını ve travmatik sonuçlarını konuştu. Tehdit, kıyaslama, korkutma ve küçümseme davranışlarının yanı sıra çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli sevgi ve ilgiyi göstermemek de duygusal istismar tanımının içerisine giriyor. 

Dünya Çocuk Hakları Günü’nde 24 sivil toplum kuruluşunun çatı platformu olan Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu, çocukların duygusal ihtiyaçları ve bu konudaki toplumsal farkındalık konularını uzman konuşmacılar eşliğinde tartışmaya açtı. “İstismarın Görünmeyen Yüzü” başlıklı forumda, gelişim psikolojisi, sosyal hizmetler ve sosyal psikoloji konularında uzman olan konuşmacılar; hangi durum ve davranışların duygusal istismara girebileceğini ve istismarın çocuk psikolojisini nasıl etkilediğini anlattı.

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu ve Koruncuk Vakfı Başkanı Av. Figen Özbek, “Çocuklara yönelik istismarın 10 kat artmış olduğu bir dünyada yaşamak çok üzücü. Çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen her türlü durum ve davranış bir toplum zafiyetini ortaya çıkarır. Çocuk koruma politikaları, öncelikle aile içi eğitim olmak üzere devlet kurumlarıyla ve sivil toplumla işbirliği içerisinde yürütülmelidir. Duygusal istismar, çocukların güven duygularını yok eden sebeplerden biridir. Duygusal istismara maruz kalan çocuklar bulundukları ortamdan kaçarlar ve her türlü istismara açık hale gelirler. Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu olarak duygusal istismara yönelik birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Bu konuda yaptığımız çalışmaların çocuklara ve ailelere ulaşması için gayret ediyoruz. Bu gayretlerimizin çocuk hakları temelli sonuçlar doğurmasını umuyoruz” dedi.

GfK’nın 15 ilde 1241 kişi ile yaptığı kapsamlı ‘Duygusal İhtiyaçlara Yönelik Anne Baba Tutumu Araştırması’nın sonuçlarını paylaşan GfK Tüketici Deneyimleri Genel Müdürü Fulya Durmuş ise “Çocuklara sıkça söylenen cümlelere baktığımızda tehdit, kıyaslama, küçümseme ve korkunun çok keskin olduğu cümlelerin yer aldığını görüyoruz” dedi.

Sevgi eksikliği de bir tür duygusal istismar
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşen Ufuk Sezgin, “Duygusal istismar; bir çocuğun duygusal gelişimini veya kendilik değeri duygusunu bozan davranış kalıplarıdır. Bunlar sürekli eleştiri, tehdit veya reddin yanı sıra sevgi, destek veya rehberlik etmemek de olabilir. Duygusal istismara uğrayan çocuklarda kısa vadede aşırı tedirginlik hali başlar, yaptıkları için utanç ve suçluluk duyarlar. Bu tedirginlik nedeniyle kendilerini ifade etmek konusunda sorun yaşarlar ve aşırı pasifleşir ya da öfke dolu davranışlar sergilerler. Uzun süreli etkileri içerisinde ise depresyon, içe kapanma, düşük benlik algısı, duygusal dengesizlik, intihar düşüncesi, istismarı yapan kişiye aşırı bağlılık görülebilir. Çocukken duygusal istismara uğrayan kişi yetişkinlik hayatında da partnerlerini seçerken duygularını istismar edebilecek birine bağlanabilirler.

Duygusal istismar davranışları kuşaklararasında aktarılıyor
Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi, psikolog Yrd. Doç. Dr. Yudum Akyıl, duygusal istismarın kuşaklararası aktarımı hakkında konuştu. Duygusal istismar etkilerinin görünemez olması onları konuşulamaz hale de sokuyor bu nedenle çok erken dönemde konuşulabiliyor olması lazım diyen Akyıl “Duygusal istismar davranışları nesiller arasında %30 ila 60 oranında arasında değişiyor. İstismara uğrayanların %40’ı aynı disiplin yöntemlerini kullanıyor. İstismar edilen çocuğun ebeveyni ile güvenli bağlanması çok zor, buna göre “kendilik algısı” ve “diğeri algısı” da etkileniyor. Güvensiz bağlanan çocuğun güvenli ilişkiler kurabilmesi de zor oluyor. Çocuklar kendini yok saymayı bir başa çıkma yöntemi olarak kullanabiliyor ya da ebeveynin şiddet davranışlarını model alabiliyor. GfK verilerine göre ücretsiz kamu desteğinden habersiz olan insanların sayısı çok fazla. Çocuklarıyla sorun yaşayan ailelerin %80’inin yardım almıyor olması çok büyük bir sorun.  Bu hizmetlerin bilinirliğini sağlamaya çalışıyoruz. Belediyede çalışan psikologlar kendilerini gerçekten çok iyi yetiştiriyorlar” şeklinde konuştu.

“Unutmadığımız bir tek şey var; duygular”
Biz duygusal istismarı konuşurken aslında bugünden değil gelecekten bahsediyoruz diyen Çocuk, Ergen, Yetişkin Psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan, unutulmayan tek şeyin duygular olduğunun altını çizdi.
“Günümüz ailelerinde her şeyi mükemmel yapma gibi bir endişenin var olduğunu görüyoruz. Çocuklara sürekli “sen çok özelsin” diyen aileler aslında çocuklarını memnun etmek isterken temelde istismarcı davranışlara da yol açabiliyorlar. Endişeli anne babalar, çocuklarını da korkutarak kontrol etmeye çalışıyorlar” diyen Yazgan, genlerin davranışlar üzerindeki etkisini araştırdıkları bir çalışmanın sonuçlarına göre, genlerden ziyade erken çocukluk döneminde yetiştiren kişinin davranışlarının çocuklara aktarıldığını belirtti.

İstismara uğrayan çocuklar için devletin yükümlülükleri
Adli Bilimler ve Sosyal Hizmet Uzmanı Oben Südütemiz ise duygusal istismar konusunda kurumsal işleyişler hakkında bilgi verdi.
“Aile Bakanlığının “Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı” raporunda çocuklara yönelik verilen hizmetlerin temel bir sorun olduğu vurgulanmıştır. Devletin çocuklara yönelik yasal yükümlülükleri arasında; saygı gösterme, koruma, yerine getirme, ortam yaratma ve hizmet verme bulunuyor. Şiddetin cezasız kalmamasını sağlama, adaletin yerini bulması için mağdura hakkının telafi ve tanzimi devletin görevidir. Şiddeti uygulayanlar ve şahit olup önlemeyenler için mahkeme süreci başlatılır. Ayrıca çocuğun şiddetsiz hayatına dönmesi için rehabilitasyona alınması da bu koruma siyasetinin içerisinde yer alıyor.”

Bir cevap yazın