Enformasyon devriminin yarattığı post-modern gelişmeler, mikro mühendislik ve bunun sağladığı makro değişmeler, kapitalizmin yeniden yapılanmasında ve örgütlenmesinde yol üstü işaretleri olmuşlardır. Küreselleşme adı verilen bu yeni akım, uluslar üstü şirketlerle, çok uluslu şirketlerin orta yerde cirit attığı bir egemenlik alanına dönüşmüş, kültürel ve toplumsal değer yargılarında hızlı ve kolektif erozyona uğramasına neden olmuştur. Bu yeni ekonomik yapı; üretim, yatırım ve piyasaların küreselleşmesine neden olduğundan, ulus-devletlerin temel argümanı Refah devletini tehdit etmeye başlamıştır. Refah devletini krize sokan sermaye, mallar ve hizmetlerin küresel ölçekte bütünleşmesidir. İşte dıştan gelen bu ekonomik basınç, toplumsal ve kültürel alanda kendini göstermiş, insana ve toluma ait ne varsa, alınıp-satılan, doymaz bilmeyen bir pazarın iştah açıcı parçalarına dönüşmüştür. Paranın o arada sermayenin mitleştiği, tarihsel perspektifi olmayan toplumsal ve kültürel kimlik tartışmaları, küresel dalgaların tusunamisine tutulmuş, ağ toplumunda; etnik, dinsel ve mezhepsel temele dayalı ve tamamı küresel piyasaların oyuncağı olan, yeni popüler kimlikler oluşmuştur.
Ekonomik ve politik durumu henüz betik beceriye ulaşamamış toplum ve uluslarda, öz değerler ve değer yargıları alt-üst olmuş, böylelikle tüm insanlarda gerçekten bir anlam kaybı yaşanmıştır.
Evrensel, yerel, ulusal ve bölgesel olanlar; birbirlerinden etkilenip, insani ve ahlaki temelde zenginleşip, birbirlerine eklemlenmesi yerine, bize ait olanlar, elimizden çalınmış, küreselcilerin onların yerine koydukları geçici ve hızla tüketilen popüler kültür ve onun imgeleri üzerinden yaşam biçimlenmeye başlamıştır. Ölçüsüz, biçimsiz ve dayatma ekseninde yapılandırılan bu vahşi sürüm, tüketici ve a-politik insan proto tipi yaratmış, insanlık yapı bozumu bu aşamada başlamıştır. Parası olanın meydan okuyacağı, olmayanın ise bir köşede edilgen seyirci konumunda ki; dünya düzeni, vahşiliğin kabaran iştahına gem vurmamış, bu bağlamda medyayı da yeni kullanım alanı olarak seçmiştir.
Pro-aktif eylem ve reklam olgusu, özellikle totaliter rejimlere avantaj sağlamış, elimizden çalınan yerel ve ulusal değerlerimizin yerine ikame edilebilen yeni mit’ler, evrensel değerlerinde önüne set çekmiştir. Başta medya olmak üzere birçok kültürel, politik ve toplumsal ögenin, rejim iktidarları tarafından nesneye çevrilmesi, tolum üzerindeki korku panellerinin hacminin büyümesine neden olmuştur. Bu kimliksizlik ve değersizlik; siyasi retoriği, insan davranışları üzerindeki kırılma etkisini tartışmasız hale getirmiştir.
Yeni dünya düzeni kendi içinde daha yeni ve vahşi döngüler yaratma çabasında iken, ortaya çıkan pandeminin öznesi Kovid-19, tüm dünya üzerinde her şeyin yeniden sorgulanmasına ve değerlendirilmesine neden olacağa benzemektedir. Dijital ekonomik devrim, mekanik insan tipi yaratmış, insana özgü birçok şeyi elinden almıştı. Ama Kovid-19 salgını, başta uluslar üstü ve çok uluslu şirketler olmak üzere birçok uluslararası kurum, kuruluş ve organizasyonun kendini yeniden sorgulamasına neden olacak, totaliter rejim ve bu kabil rejim meraklıları dışında, ulus-devlet minvalinde refah devleti opsiyonu hızlı bir şekilde tartışılmaya başlanacaktır.
Değersizleştirilen değerlerimiz, erozyona uğrayan ahlak yapımız, neo-sermaye ye kurban edilen insanlığımız, belki de meydan okuyan bu virüs sayesinde geri kazanılacaktır. Bu ders veren, yol çizdiren, yön aratan pandemi sonrasında bazı şeylerin eskisi gibi olamayacağı gözükmektedir. Paranın ve sermayenin insanları tutuklu, insanlığı hükümlü saydığı yolun sonuna nerdeyse geldik gibi… Bu sürecin sonunda herkes; kendi ahlakını, benliğini, kültürel ve toplumsal bilincini ve her şeyden önemlisi insanlığını mutlaka doğru şekilde onaracak, ahlaki ve evrensel değerlerle yüklü insanlığı yeniden sil baştan egemen kılacaktır. Zira vahşi kapitalizm hakkından yine vahşi hayvandan bulaşan virüs gelecektir.