Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlığın tanımında da vurguladığı gibi; bedenen, ruhen ve zihnen tam bir iyilik halinde olma durumunu yakalayabilme, insanın kaliteli yaşayabilmesini sağlıyor. Şu ayak uydurulması zor günlerde; kişisel hijyen, sosyal mesafe, maske kullanımı ve mümkün olduğu sürece evde vakit geçirme oldukça önemli. İnsanı hasta eden şeyler korku ve stres; bu ikisinden uzak kalmak maalesef mümkün olamayacağı için onları yönetmeye çabalamak doğru olacaktır. İnsanın bedenen, ruhen ve zihnen iyi hissedebilmesinde ana faktörlerden beslenme, hayatın her anından ayrı tutulmayacak, bütünsel bir eylem.
Gebelikten itibaren fetüsün plasenta yoluyla, doğumla beraber ilk 6 ay mucize besin anne sütüyle, altıncı ay sonrası tamamlayıcı beslenme ile yeni besinleri keşfetme, tanıma, çocukluk-adolesan-yaşlılık döneminde gereksinmelere uygun beslenme, hastalıklarda tıbbi beslenme tedavisi kısacası hayatın her evresinde doğru beslenmeye ihtiyaç var. Yeme eyleminden keyif almak elbette önemli ama beslenme yoluyla vücuda alınan besinler içerisinde yer alan daha küçük yapılar vücudumuzun yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmesi adına oldukça büyük görevler üstleniyor. Vücudun herhangi bir hastalık yapıcı etkene karşı savunma mekanizması oluşturabilmesi bu küçük yapılarla mümkün. Vitaminler ve mineraller…
Özellikle virüse, bakteriye ve sonucunda oluşabilecek hastalığa defans geliştirmek için A, C, D, E vitaminleri ve selenyum, çinko mineralleri oldukça etkili. A vitamininden zengin besinler: süt, yumurta sarısı, sarı, turuncu ve yeşil sebze meyveler… A vitamini gibi antioksidan özellikte olan C vitamini de bağışıklık güçlendirici özelliktedir. Antivirüs etkili, bakteri toksinlerini etkisiz hale getirici ve hücreye virüs girdiğinde hücre tarafından koruyucu protein yapımına yardımcı C vitamininden zengin besinler: yeşil sebzeler, turunçgiller, çilek, domates, kuşburnu, maydanoz. D vitaminini güneş ışığı yardımıyla vücut sentezler. Besinlerde zengin olarak yer almaz. Yumurta sarısı, somon, uskumru, ton balığı ve süt ürünleri de D vitamini desteği için tüketilebilir. Brokoli, mango, kivi, badem, ayçiçeği ve mısır yağı E vitamininin zengin kaynakları arasında sayılabilir.
Çinko minerali vücutta 300’den fazla önemli enzimatik görevde yer alan bir mineraldir. Zengin kaynakları karides, deniz ürünleri, kırmızı et, ceviz, fındık, badem, süt, yumurtadır. Selenyum antioksidan minerallerdendir. Deniz ürünleri, tavuk ve hindi eti, yağlı tohumlar içerisinde yer alır. Gelelim kendimizi sorgulamaya. Bu gibi besinlere günlük beslenmemizde düzenli olarak yer verebiliyor muyuz? Maalesef düzenli olarak çoğumuz yer vermiyor. Yer verse de besinleri doğru hazırlama ve pişirme yöntemleri uygulanmadığında bu besinlerdeki vitaminler bir de kayba uğruyor. Sonuç olarak günlük gereksinmenizi karşılayamamış oluyor ve vücutta uzun vadede vitamin eksikliklerine davetiye çıkarmış oluyorsunuz. Tanıştırayım: Gizli Açlık! Bu nedenle besin takviyesi kullanmak; bir uzmana danışılıp ve doğru tercihler yapıldığında korkunç ve anlamsız değil. Bu konuda bilgi kirliliği olduğunun farkındayım. Günümüzde tarladan soframıza gelen besinlerin hepsinin yeterli vitamin-mineral gereksinmemizi karşılayamadığını da düşünürsek takviye olarak vitamin-mineral desteğini gereksiz bulanları düşünmeye davet ediyorum. Şunu da vurgulamak istiyorum mucize değiller. Ne takviye vitamin-mineral ürünleri, ne paça çorbaları, ne kinin, ne zerdeçal vs. Beslenme bir bütündür. Hiçbir takviye ya da besin tek başına mucize değildir ama bir araya gelip, düzenli ve doğru kombinasyonda kullanıldıklarında, ki bunun nasıl uygulanacağını öğreneceğiniz tek meslek gurubu diyetisyenlerdir, mucizevi etki gösterirler. Var olan bağışıklık sisteminiz anne karnından, şu yaşınıza gelene kadar gelişmiş özellikte olup, birçok faktörden etkilenip zayıflayabilir veya desteklenip güçlenebilir.
Benim bağışıklığınıza destek olacağını düşündüğüm noktaların başında bol sebze ve meyve tüketimi yer alıyor. Fitokimyasal içerikleri zengin ıspanak, enginar, lahana, şalgam, kereviz, turp, pancar, brokoli sevin, sofranızda bulundurun. Yeterli lif alımınızı da destekleyeceklerdir. Sofranız renkli olsun. Birçok besine yer verin, özellikle salatalarınız 3 ya da 4 farklı renkli besin içersin. Antioksidan deposu mor meyveler; nar, yaban mersini, böğürtlen, çilek önerilerim arasında. Yeşil çay, özellikle matcha olmazsa olmazlarım arasında, üzerinde o kadar çok bilimsel araştırma var ki, sayısız. Tansiyon problemi olanlar dikkatli içebilir. Sarımsak, soğan tedavi etmez, hastalık gelişmeden koruyucu görev üstlenir. Propolis ve ekinezya kullanılabilir ama 12 ay boyunca düzenli değil, ara verilmek koşuluyla kullanılmalıdır. Hastalık bağırsakta başlar. Bağırsaklarına iyi bakmak zorundasın. Ev yapımı turşu, yoğurt, kefire uygun porsiyonlarda sofranızda yer verin. Bağırsakta iyi bakteriler artmalı o dost bakterileri besleyebilmek adına prebiyotik olarak nitelendirdiğimiz elma, armut, keten tohumu, soğan, muz, avokado, kurubaklagiller, bezelye, pıra, badem gibi besinler sofranızda olsun.
Omega 3 anti iflamatuardır yani vücutta enfeksiyonla savaşır. Balık, ceviz, fındık, badem omega 3 kaynağıdır. Omega 9 kaynağı zeytinyağı yemeklere az miktarda eklenebilir. Sağlıklı yağ asidi içeriğine sahip avokado tüketilebilir. Glutamin ve kollajen içeriği zengin paça, ilikli kemik suyu tüketilebilir. Beta glukan kaynağı yulaf ezmesi öğünlerinizde olabilir. Tüm bunlar bağışıklığımız için destek olacaktır. Olmazsa olmazlar yeterli ve dengeli beslenmek, düzemli uyumak, hijyen, fiziksel mesafe ve stresi yönetebilmek. Takviye edici besinlerle virüs ya da hastalık yenilmez. Bu algıyı bir kenara bırakmak lazım. Alabildiğimiz ölçüde önlem alıp, yeme içmemizi düzenli hale getirip, yaşam boyu sürdürülebilir bir yaşam tarzı derhal benimsememiz gerekmekte. Dünya değişiyor. Tüm ülkeler büyük ölçüde etkilendi. Hepimize bir ders niteliğinde günlerden geçiyoruz. Kendi farkındalığımızı kendimiz yaratalım, kendimiz için, sevdiklerimiz için, tüm insanlık için. Obezite başta olmak üzere yandaş hastalığı sevmiyor virüsler. Tansiyon hastaları, kanser hastaları, diyabet hastaları sağlık bakanımız, bilim insanlarımız tarafından uyarılıyor. Sırf bu virüse savunma geliştirmek için değil, tüm hastalıkları kendinizden uzak tutmak için beslenmenize, aktivitenize, yaşam tarzınıza dikkat etmelisiniz. Tek bir besin ya da besin takviyesinde çözüm aramamalısınız. Covid 19 hastalığı ile doğrudan olumlu ya da olumsuz etkileşimi kanıtlanmış bir besin ya da besin öğesi henüz çalışmalarda yer almamaktadır. Tüm bu öneriler doğrudan olmasa da dolaylı olarak birçok hastalığa defans geliştirecektir. Bağışıklığınızı destekleyecektir. Unutmayın; yediğiniz her besin bir hastalığı besliyor ya da bir hastalıkla savaşmanıza yardım ediyor olabilir. Beslenmenizi doğru şekillendirmek için diyetisyenden destek alın.
Sağlıkla kalın.