Metin Feyzioğlu: ‘YSK kararı, demokrasiye ağır yara!’

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin YSK tarafından iptaline ilişkin Türkiye Barolar Birliği(TBB)’nin duyurusunu açıklayan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, “Kamu vicdanı son derece rahatsızdır. YSK’nın hukuk mantığını zorlayan kararı, sadece ve sadece Türkiye üzerine nice senaryolar yazan ve oynayan küresel güçler ile onların tetikçilerini sevindirmiştir” dedi. İşte Türkiye Barolar Birliği’nin açıklamasının tam metni…

“Yüksek Seçim Kurulu’nun dün oy çokluğuyla verdiği İstanbul seçimlerinin iptaline ve yenilenmesine ilişkin karardan kamu vicdanı son derece rahatsızdır. YSK’dan; hak ve hukuka uygun millet iradesini koruyan ve vicdanını rahatlatan bir karar vermesini beklemiş idik. En sonuncusu dün olmak üzere bu konuda 31 Mart gününden itibaren defalarca uyarılarımızı yapmıştık.

Bu çerçevede YSK’dan, önceki kararlarına ve uygulamalarına sadık kalmasını istemiştik.

Seçimin iptalinin, usulsüz veya sahte seçmen yazımına dayandırılmadığını görüyoruz. Kısıtlı seçmen ve sair iddiaların reddedildiğini de biliyoruz.

YSK’nın seçimin iptalini bazı sandıklarda sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmamasına ve bazı sandıklarda da bir kamu görevlisi üyenin bulundurulmamasına dayandırıldığını anlıyoruz.

Şimdi Yüksek Seçim Kurulu’na tek tek soruyoruz. Bu sorduğumuz sorulara delilleriyle birlikte inandırıcı cevaplar vermek, YSK’nın anayasal görevidir. Türk Milleti’ne karşı boynunun borcudur.

1-YSK seçim takviminde, sandık kurullarının usulsüz oluşturulduğu gerekçesiyle tam kanunsuzluk itirazının 2 Mart 2019 tarihine kadar yapılabileceği yazıyor. Seçim hukuku, usul ve şekil hukukudur. Bu tarihe kadar sandık kurullarının oluşumuna itiraz edilmediği halde, seçim gününden sonra yapılan itirazları YSK, hangi gerekçeyle değerlendirmeye almıştır?

2-YSK’nın yerleşik kararlarında; “seçimden sonra sandık kurulu başkan ve görevlilerinin görevlerini kötüye kullanmalarının söz konusu olması ve suçun oluştuğunun anlaşılması, ilgililerin cezalandırılmalarını gerektirir. Ancak seçimin iptaline neden olmaz” denilmekte iken, ne olmuştur da YSK bu yerleşik kararından sadece İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimi ile sınırlı olarak dönmüştür?

3-Sandık kurulu başkanlarının ve sandık kurullarında görev yapacak kamu görevlilerinin belirlenmesi seçmenin, siyasi partilerin veya adayların iradesine bağlı değildir. Bu kişileri ilçe seçim kurulları belirlemektedir. YSK hangi gerekçeyle kendi hatasını seçmene yüklemektedir?

4-Aynı sandıktan büyükşehir belediye başkan adaylarına, ilçe belediye başkan adaylarına, ilçe belediye meclis üyesi adaylarına ve muhtar adaylarına verilen oylar çıkmaktadır. Yani bir zarfta dört farklı oy vardır. Madem ki sandık kurullarının oluşumunda tam kanunsuzluk vardır; YSK hangi hukuki ve mantıki gerekçeyle aynı zarflardan çıkan üç seçim sonucunu geçerli kabul etmiş, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığı sonucunu iptal etmiştir? Bu soruya verilebilecek tatmin edici hiçbir cevap yoktur. ‘Diğerlerine tam kanunsuzluk itirazı yapılmadı’ gibi bir cevabı halkımızın kabul etmesi mümkün değildir. Bu tipik bir çifte standart örneğidir.

5-YSK; usulsüz belirlendiğini iddia ettiği başkan ve üyelerin, büyükşehir belediye başkanı seçiminde hangi yöntemle seçimin sonuçlarına etki ettiklerini delilleriyle açıklamak zorundadır. Çünkü sandık kurullarının oluşumuna itiraz süreci iki ay önce tamamlanmıştır. İlçe seçim kurulları tarafından usulsüz atandıkları iddia edilen bu görevlilerin seçim sonuçlarına nasıl müdahale ettiklerinin kararda delilleriyle açıklanması zorunluluğu vardır. Böyle bir delilden ve açıklamadan kamuoyu haberdar değildir. Dolayısıyla seçmen, haklı olarak, seçim sonucuna, iddia konusu sandık kurulu başkanlarının değil, doğrudan doğruya YSK’nın müdahale ettiği inancındadır.

Neticede;

1950’den bu yana çeşitli şikâyet ve aksaklıklarla da olsa işleyen seçim sistemimiz, seçimlerin güvenilirliğini sağlamakla görevli olan ve üyeleri yüksek hakimlerden oluşan Yüksek Seçim Kurulu tarafından ağır şekilde yaralanmıştır. Bu iptal kararının kazananı yoktur. Sevineni de olmamalıdır. Hangi siyasi partiye veya adaya oy vermiş olursa olsun, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun sandığa inancı maalesef YSK tarafından oy çokluğuyla yerle bir edilmiştir.

YSK kararının oy birliğiyle verilememiş olması, karşı oyların bulunması, Kurul’un kendi içinde de kamu vicdanında oluşan derin yaranın oluştuğunun kanıtıdır.

Umutsuzluğa yer yoktur. Kararın oy çokluğuyla çıkmış olması yine de ileriye dönük umutları yaşatmaktadır. Kamu vicdanını hiçbir şekilde tatmin etmeyen bu karar sebebiyle seçim yenilenecek, seçmen bir kez daha kararını verecektir. Türkiye, ekonomisini toparlamak, dağ gibi birikmiş sorunlarını çözmek zorunda iken yeniden bir seçim sürecine sokulmuştur.

Seçim İstanbul’da tekrarlanacak ama tüm ülke sathında yaşanacaktır.

Bu sebeple tüm siyasi partilerin, adayların ve vatandaşlarımızın hiçbir gerginliğe yer vermeden bu zor süreci büyük bir olgunlukla yürütmesi gereklidir.

YSK’nın hukuk mantığını zorlayan kararı, sadece ve sadece Türkiye üzerine nice senaryolar yazan ve oynayan küresel güçler ile onların tetikçilerini sevindirmiştir. Türkiye demokrasisinin aldığı ağır yara; ülkemizi karıştırmak, bölmek, sınırlarımız ötesindeki menfaatlerimizi koruyamaz hale getirmek isteyenlerin işine yaramıştır.

Bu sevinci bu çevrelerin kursağında bırakmak, ancak seçim sürecini olgunlukla geçirmeye bağlıdır. Milletimizin sağduyusuna inancımız tamdır.”

Bir cevap yazın