‘Yarınlara geç kalmadan’, Adana Devlet Tiyatrosu’nda bir ailenin çocuklarına karşı ilgisizliği yüzünden ailenin bir çocuğunun uyuşturucu batağına düştüğü durumun dramını anlatan, oyunun adı. Ama aslında Türkiye‘nin sosyo-ekonomik, kültürel, sanatsal ve politik alanlardaki geç kalmışlığı içinde oldukça çarpıcı ve düşündürücü bir başlık. Geç: sözcüğü dil bilgisi açısından bazen sıfat bazen de zarf olarak kullanılır. Ama asıl anlamı, zamanın tam ve rasyonel olarak kullanılamamasıdır. Bunun arkasında kocaman bir plansızlık ve vurdum duymazlık yatmaktadır. Zaman yönetimi de, zaten etkili bir planlamanın adıdır.
Öğrencinin okula geç kalması, işçinin işine, memurun görevine geç kalması, rutin bir eylemin ötesinde bir ahlak çöküntüsü sergilemektedir. Yani geç sözcüğünü kazıdığımız da altından plansızlık, vurdumduymazlık ve daha önemlisi bir ahlaksızlık çıkar. O halde, ahlak-zaman, ahlak- sorumluluk ve ahlak-planlılık üçgeninin alanı, açıları, çevresi, kenar uzunlukları, açıortayları, kenarortayları, kısaca üçgene ait ne varsa, hepsi karakter eğitimini işaret etmektedir.
Ortadoğu insanının tipik bir özelliğidir zamanı tüketmek. Hele ülkemizde zamandan çok başka bir şey olmadığından, Cafe’ler, kahvehaneler veya bilinen ismiyle kıraathaneler her gün insanlarla dolup taşmaktadır.
Siyaset; ülke ve millet yönetimi ise şayet, başta siyasetin bir ahlak ve felsefesinin olması kaçınılmazdır. Çünkü yaşama yön veren siyaset, “Geç” sözcüğünün de işlev ve içeriğini sonlandırabilir. Ancak bulunduğumuz durumda ülkenin her alanının resmi masaya yatırıldığında nerelerde nasıl da geç kaldığımız görülecektir.
Eğitim sisteminin temelini oluşturan okul öncesi eğitimde, gelişmiş ülkelerle bir kıyaslama yapıldığında ne kadar geç kaldığımızı görürsünüz. Sadece okul öncesinde mi? Eğitimi geleneksel tanımından çıkarıp, eğitimin bir rekabet ve var oluş argümanı olduğu gerçeğinde geç kaldık.
Bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişmesi ve bunun tüm alanlarda kullanılması konusunda geç kaldık.
Üniversitelerin özerk bir yapıda, kaliteli, etkili ve verimli bilim üretip, gelişmiş ülkelerle yarışmamızda geç kaldık.
Adaletin; tozlu raflarda yıllarca bekleyen, o bekledikçe yargıya olan güvenin yitirildiği, dosyaların incelenip vicdana göre, özgür bir şekilde karar verilmesi ve adaletin eşit ve adil bir şekilde tecellisinde geç kaldık.
Tarımın ve tarımsal ürün zenginliğimiz ve çeşitliliğimizin korunup, geliştirilmesi ve girdi fiyatlarını aşağıya çekilip, çiftçinin ve köylünün desteklenerek, tarımda 3.0 dönemine girmekte geç kaldık.
İthal ikameci ve sınırlarımızı belirleyen, yetenek ve yaratıcılığımızı engelleyen montaj sanayi ’inden kurtulup, endüstri 4.0 dönemine adım atmakta geç kaldık.
Ekonomik dalgalanmalar ve krizler karşısında, ekonominin kendi yasaları ve iç dinamiklerinde revize sağlayıp, bu kriz ve dalgalanmaları rasyonel bir şekilde yönetme yerine, ithalat aracını kullanarak ve popülist önlemlerle ekonomiyi yönetme yolunu seçerek, ekonomiyi sağlamlaştırma ve sürdürülebilme konusunda geç kaldık.
Kurtuluş savaşının bütün cephelerinde, din, dil, mezhep ve etnik köken ayrımı yapılmadan ve buna meydan verilmeden, sadece vatan, bayrak ve hürriyet için yapılan, birlik, beraberlik ve kardeşlik göstergesi savaşlardan sonra, oy ve iktidar uğruna, bu milleti ayrıştırmama, ötekileştirmeme, dışlamama konularında geç kaldık. İktidar benim olsun anlayışıyla, başta büyük şehirler olmak üzere, kentlerimizin coğrafyasını, doğasını, kültürünü, tarihini ve mimarisini koruma geliştirme ve güzelleştirme noktasında geç kaldık.
Adil bir vergi sistemi oluşturarak, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alarak, refahı ülkenin her köşesine eşit şekilde dağıtmak, milli gelir dağıtımında adaleti ve hakkaniyeti sağlamada geç kaldık.
Yöneten, örgütleyen, gerçekleştiren ve gözlemleyenlerle, gözlemlenenler arasındaki ahlaki değerlerden yoksunluğu, adaletsizliği, hukuksuzluğu ve eşitsizliği kapatacak önlemlerin alınmasında geç kaldık.
Birey olmada, hak ve hukukumuzu, sorumluluğumuzu, özgürlük alanlarımızı öğrenme ve kullanmada geç kaldık.
Taklit ettik, öykündük. Gözlerimizi kapatıp, kafa salladık. Gözlerimizi açıp gereğini yapmakta geç kaldık.
Popüler kültürün, yöresel, bölgesel ve ulusal kültürümüz üzerindeki, yıkma etkisini ortadan kaldırmak için kültürümüze sahip çıkmada onu savunmada geç kaldık.
Bari yarınki işlerimize geç kalmayalım…