Eğitim ekosistemini eleştirirken, hiç şüphesiz amaç; gerçeklikler bulmak değil, geçerlikler bulmaktır. Eğitimde, bilim, ölçü, adalet, özgürlük, ahlak ve nesnellik gibi temel ve yerleşik değerlerin zamanla savrulduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Aslında eğitim eleştirisinde önemli olan, doğru, akılcı ve ortak bir dil bulmak ve kullanmaktır. Yeni bilimsel ve teknolojik gelişmeler eğitimin tanımını geleneksellikten çıkararak, günün gerçekleri ve geleceğin beklentileri üzerine tanımlama eğilimleri daha fazla taraftar bulmaktadır. Uluslararası rekabetteki bunun temel dinamikleri ekonomi, bilim, teknoloji, kültür ve sanatta söz sahibi olabiliyorsan eğitimde işte tam bu noktada anlam kazanmaktadır.
Ülkemizde ortak bir akıl ve dil ile eğitime dair bakış ve düşüncelerini dile getiren ve eğitim sistemi analistleri olarak tanımlanan;
Selçuk PEHLİVANOĞLU, “Sokakta simit satan çocuğunda adaletli bir eğitim hakkına sahip olması gerekir. Bu ülkenin en büyük sorunu, bir türlü seçim kurtarmaktan nesil kurtarmaya fırsat bulamıyoruz. Hiç kimse benim çocuğum ile Diyarbakır‘ın köyündeki çocukla aynı sınava sokma hakkına sahip değildir. Akıllı öğretmen ihtiyacımızın olduğu yerde, akıllı tahta verirler. Sosyal devletin en önemli sorumluluğu, evlatlara adaletli bir eğitim verme ihtiyacıdır. Eğitimde birinci sorun iz bırakma sorunudur. İkinci sorun ise, okullar arasında ki eşitsizliktir.” (www.merhabahaber.com 27 Kasım 2018)
“Genç bir nüfusa sahibiz. Herkes bunun fırsat olduğunu söylüyor. Biz bunun tehdit olduğunu söylüyoruz. Eğer eğitemezseniz sadece tüketici olurlar. Eğer eğitirseniz bu ülkenin kaderini değiştirirler. Türkiye Cumhuriyeti bize emanettir. Zihinleri bölmeye, insanları bölmeye, gençlerin eğitimindeki adaleti sağlamamaya devam ediyoruz. 21. Yüzyılda artık akademik başarının öneminin yok denecek kadar az olduğunu, onun yerine sosyal ve kültürel başarı geçmiştir.” (www.sondakika.com 22 Ocak 2019)
Selçuk ŞİRİN ise” İtaat edenden kaşif de olmaz mucit te. Çünkü itiraz etmeden ilerleme olmaz. Katma değeri yüksek eğitime geçmek için, üç saç ayağına ihtiyacımız var. Adalet, özgürlük ve eğitim. Adil bir rekabet ortamı yok. Reform yapmayı bilmiyoruz. Reform kişiye dayalı değil, veriye dayalı olmalıdır. Okullar bilgi aktarma yeri olmaktan çıkarılmalıdır. Mesleki ve Teknik eğitimin, 21. yüzyıl ekonomisine rekabet edecek mesleklere çocuklarımızı yetiştirecek bir eğitim söz konusu değildir, ancak Almanların öncülüğünde olan ve onun da reforme edilmeye ihtiyacı olan ara eleman yetiştirme mantığı söz konusudur. Bu çağda rekabet edebilmek için, çocuklarımızı mesleklere değil, yeni becerilere hazırlamamız lazım. Nüfusun yarısını erken yaşta bir mesleğe hapseden uygulamaları doğru bulmuyorum. Çocuklar okulun müfredatından öğrendiklerinin çok daha fazlasını yaşamın müfredatından öğreniyor.”(www.birgün.net 11 Eylül 2017)
“Google ‘nin olduğu bir dünyada Türkiye‘de yaptığınız sınavların hiçbir önemi yok. Katma değeri yüksek bir eğitim için;
1-Karar ve reformlar veriye dayalı olmalıdır.
2-Okul öncesi eğitime çok daha fazla önem verilmelidir.
3-Kodlama eğitimine erken yaşta başlanmalıdır.
4-Adem-i merkezyetçi bir eğitim sistemi gereklidir.
5-Yoksul kesimden gelen ve hali hazırda veli olan anne ve babaların durumu göz ardı edilmemelidir.” (www.habertürk.com)
Şimdiki Bakanımız Sayın Ziya SELÇUK ise; “Çocukların eğitiminde ya toprak olacağız ya da bahçıvan. Toprak olduğumuzda, onları tüm sevgi ve içtenlikle, tüm ilgi, yetenek ve becerileriyle yetiştirirken, bahçıvan olduğumuzda, onların dalını, budağını keserek, budayarak, yeteneklerini, ilgilerini, becerilerini yok etmiş olacağız. Bunlarda hiç şüphesiz sınavlar, ödevler, performanslar ve benzeri uygulamalardır. Eğitimde merak uyandırarak, araştırma ve keşif yaparak, kısacası yaparak yaşayarak öğrenme temel hedeftir.”
Tüm bunlardan anlayacağımız hiç şüphesiz ülkede seçkinci ve elit bir eğitim anlayışı adaletsizliği sürekli kılmaktadır. Adaletli ve kapsayıcı aynı zamanda özgürlükçü ve tamamen ilgi, yetenek, mizaç ve beceriye dayanan bir eğitim ekosistemini kurmak kaçınılmazdır. Çünkü umutlu olmak için çok nedenimiz vardır.