Havaların ısındığının bile farkında değil sanki…
Siyah eşarbı hep başında.
Depremden bu yana böyle.
Gözleri de kıpkırmızı!
Komşularla sohbet ederken, gözyaşlarını silmeye bile takati kalmamış haliyle herkesi üzüyor yaşlı kadın.
65 – 70 yaşlarında.
Kızını ve üç torununu kaybetmiş depremde.
O günden bu yana küsmüş hayata.
Ne diyeceğini unutuyor bazen.
Sohbet etmeye takati yok ki!
Konuşmuyor, adeta sayıklıyor sohbetlerinde!
Kimbilir ciğerleri nasıl yanıyor?
Köyün ortasında tek katlı bir ev.
Bir feryat etti ki:
“Hafta sonları bahçem cıvıl cıvıldı yavrularımla, gidip niye yalnız bıraktınız beni!!!”
Evde kim varsa donakaldı.
Kimseden ses yok.
En büyük kızı kalkıp annesine sarıldı.
Dağlardan yankılandı sesi!
Allahım, nasıl bir acı bu!
Kim varsa gözyaşları sel oldu o an.
Sözün bittiği yer burası!
Elbette ki depremi unutmamız gerekiyor ama ateş düştüğü yeri yakıyor ve hadi gidin de o anneye ‘Unut!’ desenize.
Gözyaşlarına kurban annem?
Allah sabır versin sana ve senin gibi canları yananlara!
Durun artık!
Boş konuşmayın!
Dinleyin!
Yaralarımızı sarın!
Hizmet yapın!
Kadının feryatlarıyla birlikte daha niceleri aklımıza geliverdi.
Daha nice anneler.
Bir yanı eksik babalar.
Kayıp evlatlar.
Enkaz altında kalanlar.
Hatay’ın her yanında aynı tablolar.
Lafla peynir gemisi yürümesin!
Ya, yanımızda olun!
Ya da gölge etmeyin bize!
* * *
İyi Pazarlar!
Dualarınızı esirgemeyin bu insanlardan.
Acılar paylaştıkça azalır!
Sağlık ve huzurla kalın…