1,2,3…
İşte böyle başlıyorlar saymaya.
Kaç gün geçmiş?
Deprem hesabı önemli onlar için!
Depremi yaşayanlara sorsanıza!
Kaç yıl?
Ya da kaç asır?
Depremden bu yana geçen zamanı hesaplarken, sadece rakamları düşünenlerin varlığı bizi rahatsız ediyor.
Gelin bize sorun.
Gelin felaketi yaşayanları dinleyin.
Yüreğiniz yeterse tabii ki!!!
Konteyner mi?
Çadır mı?
Enkaz mı?
Toz mu?
Susuzluk mu?
Kirlilik mi?
Hangisinden başlayalım istersiniz?
Kış aylarının soğuk ve dondurucu günlerinde depremzedelerin neler yaşayacaklarını düşünmek bile istemiyorum.
* * *
Konteyner kentlerde apayrı bir yaşam var!
Konteynerlerinin önünde oturan aileye baktım; anne-baba ve iki küçük çocuk.
Çocuklar oyuna dalmış.
8 yaşındaki çocuk babasına koştu.
Nasıl sarılıp, öpüyor!
Duygulanmamak mümkün mü?
Titrek bir sesle sordu çocuk:
“Ne zaman evimize gideceğiz baba?”
Cevap bile veremedi.
O an; gözyaşlarını siliyordu baba!
Minik çocuğun sözleri, tüm deprem bölgelerinde yaşanan barınma sorunun en yalın ifadesi oldu.
* * *
Hatay, yoğun bakımdan çıkamıyor?
Evimizi özledik, hem de çoook…
O küçücük çocuğun sesi, sesimizdir!