Önceki gün…
Yazılarımı bitirdikten sonra işyerinden çıkıp, sahilde park ettiğim aracıma doğru yürüyorum.
İnsanlar koşuşturuyor.
Deprem yaralarını sarma telaşı var.
Her yerde deprem izi.
Gülümsemeye bile takati yok çoğunun!
Kaldırımlar çökmüş.
Felaketin izleri her yerde karşımıza çıkıyor.
Binalar bomboş ve ürkütücü!
Gerçekten de; insanlar, deprem anından itibaren geçen süre içinde sadece yaşamaya çalışıyor ve yüzlerindeki acının izleriyle donuk bakıyor.
Sahil yolu çok engebeli.
Hasarlı binalar, kaderini bekliyor adeta!
Ne olacak?
Hangi binalar kurtarılacak?
Hepsi bilmece gibi!!!
* * *
Çocuk oyun parkının orada durdum.
Anne-babalar oturmuş.
Torunlarını bekleyenler de bankta.
Çocuklar çok hareketli.
Hiçbir şeyden habersiz ve o saf duygularındaki çocukluk ruhuyla ne güzel oynuyorlar.
Gözüm bir kız çocuğuna ilişti.
3-4 yaşlarında.
Kaydırağın kenarında oturuyor.
Dalgın ki ne dalgın!
Anne ve babalarına koşan çocukları izliyor.
Bir ara eliyle gözyaşlarını sildi.
Gizli gizli ağlıyor, belli etmemeye çalışıyordu.
‘Anneanne’ diye bağırdı.
Banktan bir kadın koşarcasına gitti.
Nasıl da boynuna sarıldı.
Minik kız anneannesinin kulağına bir şeyler söyledi.
Kadın da ağlamamak için kendini zor tutuyordu!
Çocuk, anneannesinin kucağından atlayıp yine oyun gruplarında diğer çocuklarla birlikte koşmaya başladı.
Banktaki yaşlı çiftin yanına yanaştım.
Biraz sohbet ettik.
Çocuğun neden ağladığını sordum.
Kadın cevap verirken, sesi çok titrekti.
“Anneanne, annem ve babam ne zaman gelecek” diye sormuş çocuk.
O an hıçkırıklara boğuldu kadın ve eşi.
Kızlarını ve damatlarını depremde kaybetmişler.
Torunlarına söyleyememişler daha!
Çocuk; anne ve babalarıyla oynayan diğer çocukları görünce, dalıp dalıp anne ve babasının ne zaman geleceğini soruyormuş.
Ahhh be çocuk!!!
Hani şu depremzedeleri anlayamayanlar var ya!
Onların vicdanları da enkaz altında kaldı be çocuk!
Ahhh be çocuk ahhhh!!!
Biliyor musun çocuk, bu durumda bile fırsatı ganimet bilenler var!!!
* * *
Bugün de Pazar.
Sağlıkla ve vicdanlı kalın!