
Çalın-çırpın!
Yiyin!
Kılıfına uydurun!
Vurun-kırın!
Biriktirdikçe biriktirin!
Saklayın-gömün!
Bu ne hırs?
Bu ne vicdansızlık?
Bu ne mide?
Bu ne doymazlık?
Bu ne yüz?
* * *
Bir yanda böyle yüzlerce gözü doymazın oluşturduğu çeteleşme ve vurgunlar kamu vicdanını yaralarken, diğer yandan geçim derdiyle boğuşan milyonların olmasına bir açıklaması olan var mı?
* * *
Yok!
Çünkü, yapanın yanına kar kalıyor!!!
Bakın etrafınıza!
Her yerde örneklerini görüyorsunuz zaten.
Düzenbazı mı?
Hırsızı mı?
Soysuzu mu?
Haini mi?
Devleti soyanı mı?
* * *
Hangi ara bu kadar normal karşılandı da ‘para’ olgusu tüm bunların üzerini kapatıp, ‘saygınlık’ kazandırdı büyük hırsızlara?
Her şey ortada.
Ayaklar baş, başlar ayak olmuş!
* * *
Ahmet amca çöpten ekmek topluyor.
Ayşe teyze et alamıyor.
Nurhayat, üniversiteyi okuyamıyor.
Sezgin kardeşim iş bulamıyor.
Ve…
Yaşlı kadınlar pazar yerlerindeki artan sebze ve meyveleri topluyor.
* * *
Gelelim diğer mahalleye!
Altın kaplama cep telefonu.
Külçe külçe altınlar.
Balya balya dövizler.
Altın anahtarlıklar.
Birbirinden lüks araç serisi.
* * *
Olur ya bir gün!
Olacak da!
Adalet yerini bulduğu zaman göreceğiz.
Elbet olacak!
Başlar baş, ayaklar ayak olacak!!!
* * *
Çocuklarımız için.
Aydınlık yarınlarımız için.
“…Çocuklar inanın
İnanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz
Güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz”
Evet çocuklar!
Adalet güneşi bir gün mutlaka sizin için doğacak.